Tevrat’taki kutsal meyvelerin kişileştirilerek anlatıldığı bölümde incir ağacına da atıfta bulunuyor… Ayrıca Yahudilerin bayramı olan Fısıh’da, Tevrat’ta bulunduğu için incir tüketilmektedir. Yahudi paskalyası denen Fısıh Bayramı çok eski semitik bir bayramdır. İlk zamanlar; sürülerin ilk doğan kuzularının kurban edildiği gün kutlanırdı. (14)
Hıristiyanlara ait olan kutsal kitap İncil’de de incir bitkisi ve meyvesi çok sık geçmektedir. Özellikle insanların ders çıkarabileceği ve onlara yol gösterebileceği ayetlerde incir bitkisini ve meyvesini görmekteyiz. Bunlardan en belirgin olanı meyvelerle, peygamberleri karşılaştırarak sonuca ulaşmaya çalışmıştır. (15)
Ku’rân-ı Kerim’de de incir ağacına ve meyvesine açık bir övgü vardır.
Diğer dinlerden ayıran özelliği incir adına bir sure bulunmasıdır. “Tîn Sûresi” adı verilen bu sûre Mekke’de inmiştir. 8 ayettir ve 'Emin Belde'den maksat Mekke kastedildiği için müfessirler Mekke’de indiğini görüş birliği ile kabul etmişlerdir. Ku’rân-ı Kerim’in 95. suresi olan Tîn (incir) Sûresi şöyledir: “Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla (1) Yemin olsun o incire ve o zeytine (2) ve o Sinâ Dağına (3) ve bu güvenli belde Mekke’ye ki, (4) biz, insanı en güzel bir biçimde yarattık…(5) Biz sonra da onu çevirdik, aşağıların en aşağısına kattık. (6) Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler başka… Onlar için kesilmez/ tükenmez bir ecir vardır. (7) O halde , sana o dini/ o ecri ne yalanlattırır?!. (8) Allah, hâkimlerin en hâkimi değil mi ?” Görüldüğü üzere İslam’ı diğer dinlerden ayıran özelliklerinden biri de diğer kutsal kitaplarda incir olayların ve ayetlerin içinde geçerken, Ku’rân-ı Kerim’de ise adına sûre inmesidir. (16)
XI. ve XII. Yüzyılda Yörük-Türkmen boylarının büyük topluluklar halinde önce Denizli civarına daha sonra Büyük Menderes vadisine yerleşmelerinin başlıca nedenleri arasında yaylak-kışlak coğrafi yapılarının bol miktarda bulunması ise de bu her iki kesimin de konargöçerlerin bitkisel besin ihtiyacını karşılamada yeterli ve uygun hem toprak hem de iklim yapısına sahip bulunuşu bulunması idi. İnsan vücudunun enerji ihtiyacını karşılayacak olan şeker ve yağ gereksinimi için, zeytin-zeytinyağı ve incir vadi boyunca ihtiyaçtan çok daha fazla yetişmekteydi. Sebze, meyve çeşitlerinin yanı sıra üzüm, zeytin, incir alanlarının çok geniş olması, bu ürünlerin ekonomik değerleri, konar-göçerlerin yerleşiğe geçmelerindeki en önemli nedenlerden birisi olmuştur. Topraktan gelir elde etmeye başlayan bu yeni çiftçi kesiminin incir ve diğer ürünlerin alım-satımında söz sahibi olamamaları dahi bu ürünü üretmelerine engel teşkil etmemiştir. Aydınoğulları döneminde ise hem Aydınoğulları hem de Menteşe Beyliğinin Cenevizlerle ve Venediklilerle ticareti oldukça yoğun ve yazılı ticari esaslara bağlı olarak yürütülmekteydi. Hububat ticareti ile ilgili kayıtlar mevcut olmasına rağmen incir ticareti ile ilgili kayıtlara rastlanmamamktadır. Ancak o dönemin Batı Anadolu’da en önemli meyvesinin incir olduğunu unutmamak gerekir.
11. Yüzyıldan beri Anadolu’da yaşayan Müslüman Türk ahali tarafından incirin dini bir motif olduğunu görüyoruz. Özellikle 14. Yüzyıda Anadolu’da başlayan dinsel grupların kurumsallaşması ve Fütüvvet inancının etkisiyle incirin dini bir motif olmuştur. (17)
Anadolu’daki Alevi gruplarda Hüseyin’in ölümüne bağlanan 10 Muharrem (Karbela Olayı) onlar için yas günüdür. Onlar bu gün içinde 12 tane meyvenin bulunduğu “aşura(e)” tatlısı yaparlar. Bu tatlının içindeki 12 meyveden biri de incirdir. Neden 12 meyvenin konulduğunu, hem kitaplar bazında hem de kişiler bazında yaptığım küçük bir araştırmada; Hz. Ali’den başlayan ve Mehdi’ye kadar uzanan 12 İmam (eimme-i isnâ aşer) olarak kabul edilen inanç karşıma çıkmıştı. Bu 12 imam Alevi büyükleridir ve bu inanca bağlı olanlara da İmamiyye denir. Aşureye konan ve incirinde içinde bulun-duğu 12 meyve ise her biri bir imamı temsil eder ve dikkat ederseniz de meyve sayısı ile Alevi büyüğü sayısı da aynıdır. (18)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.