2012 yılında yürürlüğe giren Büyük Şehir Yasası ile Aydın,Muğla,Denizli ve Manisa başta olmak üzere 30 il bu kapsamda yönetilmeye başlandı.
6360 sayılı yasanın uygulanmaya başlandığı illerin büyük bir çoğunluğu (İstanbul ve Kocaeli illeri hariç olmak üzere) yerleşim açısından dağınık bir yapı içersindedir. İl Merkezine 250 km. uzaklıkta köyler yer almaktadır. Bu bağlamda, belediyelerce yürütülecek hizmetlerin kırsal alana ulaştırılması hususunda endişeler mevcuttu ve bu endişelerin haklılığı geçtiğimiz dört yıl içinde büyük oranda verilemeyen hizmetlerle ortaya serildi.. Özellikle 6360 sayılı yasada belirtildiği gibi su, kanalizasyon ve itfaiye hizmetlerinin büyükşehir belediyeleri tarafından yürütülecek olmasının yetersiz kalacağını düşündürmekteydi.Bu endişede hizmet açısından büyük oranda yaşandı.En büyük endişe ise tarım hizmetleri alanında idi ve öyle oldu.
Büyük Şehir Belediyeler,parke taşı döşemek dışındaki pek çok hizmeti ihmal ederlerken tarım kesimine hizmeti de ihmal ettiler.Bütçelerinden,genellikle en az payı da tarıma ayırdılar.Gerçekte ise İstanbul ve Kocaeli dışındaki belediyelerin seçmenlerinin önemli bir bölümünü,hatta en büyük kesimini çiftç,ler ve köylüler oluşturmakta iken en az hizmet onlara gitti.
Büyük Şehir Yasası ile beraber İl Özel İdareleri bütçesi ve köy bütçesinin kaldırılması köylü devlet işbirliği ile yapılacak çalışmaların etkinliğini azaltmıştır. Köyün sahibinin,tarımın destekçisinin kim olduğunun sorusunun cevabı havada kalmıştır.
Geçmiş yıllarda il özel idaresi katkısıyla veya proje bazında köylü devlet işbirliği ile sağlık ocağı ve okul yapımı, içme suyu hatlarının döşenmesi vb. birçok çalışma yürütülmüştür. Bu çalışmalarda köy bütçesi önemli bir görev üstlenmiştir. Nitekim il özel idareleri, il genel meclisi kararı ile nakdi ve ayni olarak köy bütçesine katkı sağlamışlardır.
Büyükşehir yasası ile birlikte köylerde yapılacak olan birçok hizmetin ya belediye personeli aracılığıyla ya da taşeron firmalara ihalesi ile veya belediye daireleri ve personeli eliyle yapılmaya çalışılmış,her ikisi ile de yeterli hizmet ortaya konamamıştır.
Bu doğrultuda, köy bütçesi ve İl Özel İdaresi bütçesi olmaksızın salt belediyelerin getireceği hizmet
yetersiz kamıştır.
İşin bir diğer cephesi de mali açıdan zayıf durumdaki ilçe belediyelerinin köy yerleşim yerlerine belediye hizmetlerini Götürememeleri sonucunu doğurmuştur. Çünkü nüfusu az olan birçok ilçe belediyesi mali olarak zayıf ve borçlu durumdadır. Dolayısıyla bu belediyelerin hizmet önceliği ilçe merkezindeki mahalleler olmuştur. Bu durum ilçe merkezine uzak olan köy yerleşimlerinin belediyecilik hizmeti açısından ihmalini getirmiştir.
Bir diğer sorun ise Kırsal nüfusun, temel hizmetlerinin karşılanamaması yanında mali yükümlülüklerinin artacağı bilinmektedir.Şimdiye kadar suya,arsaya ve pek çok varlığa para ödememiş olan Tarım ve köy kesimi 2019 dan sonra tarım arazileri için dahi Büyük Şehir Belediye Meclislerinin belirleyeceği arazi vergilerini ödeyecektir.
Bu doğrultuda kırsal alanda yaşamaya ilişkin itici güçlerin ortaya çıkacağı düşünülmektedir. Su ve atık su ücretleri, emlak vergisi, yapılacak inşaatlara ilişkin proje masrafları ve diğer mali yükümlülükler bunlardan bazılarıdır. Yasa çerçevesinde bu tür mali yükümlüklerin belirli bir zaman sürecinde yansıtılacağı belirtilmektedir. Ancak bu tür maliyetlerin gelir düzeyi düşük olan kırsal nüfusun yaşam standartlarını zorlayacağı düşünülmektedir.
Şehirde yaşayanla aynı vergiyi ödeyecek olan çiftçi ve köylü niye mevcut dar geliriyle köyde yaşasın ki…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.