Ülkemizde her zaman iddia ettiğimiz gibi en zorda olan sektör tarımdır.Hayatını sürdürmede ekonomik sorunları en fazla olan kesim de üreticilerdir.
Öncelikle doğal zorluklarla konuya girelim.Ülkemizin büyük bölümünde kurak ve yarı kurak iklim egemendir.2077 yılından sonra aralıklarla kendini hissettiren kuraklık,2021 yılında neredeyse doruğa ulaşmıştır.Meteorolojik göstergeler 2022 yılının bu açıdan daha zor geçeceğini ifade etmketedir.2022 yılı biraz da mutedil geçse de küresel iklim ısınması gelecek yıllarda da kendinden insani ve hayati bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır.
Bu nedenle tarımsal üretimimiz önemli ölçüde hava koşullarına bağlıdır. Bu durumda, yurdumuzda toprak kaynaklarından en iyi biçimde yararlanmamız ülkenin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Ne yazık ki bu alanda alınan tedbirler gecikmeli,plansız ve tabela niteliğindedir.DSİGenel Müdürlüğü bu alanda yalnız bırakılmış değerli bir kuruluşumuzdur.Yatırım için bütçesi yetersizdir.Gerçekte ise sulama ve kuraklık önleme ile ilgili yatırımların zaman ile yarışması gerekmektedir.
Kuraklık-tarımda verimlilik ilişkisi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Su tarım başta olmak üzere tüm sektörler için son derece değerlidir.
“Türkiye’de 2003 yılının başında yıllık toplam su tüketimi 40,1 km3 ’dür. Bu suyun % 74’ü (29,6 km3’)’ü sulama; % 15’i (6,2 km3 ) içme-kullanma, % 11’i (84,3 km3 ) ise sanayi sektöründe kullanılmıştır.
Ülkemizde sulamada gereğinden fazla su kullanılmaktadır. Bugün ülkemizde sulama şebekelerinde suyun fazla kullanılmasının başlıca nedenlerinden biri, şebekelerde su kayıplarının çok yüksek olmasıdır.
“2014 rakamlarına göre, DSİ’ce işletilen sulamalarda net sulama suyu ihtiyacı 3412 m3 /ha olmasına karşın, verilen su 13413 m3 /ha’dır. Bu değerler devredilen sulamalarda sırasıyla, 4475 m3 /ha ve 11558 m3 /ha’dır. Bu rakamlar, ülkemizde sulamada ihtiyacın iki katından fazla su kullanıldığını göstermektedir.”
“Bu gerçekten hareketle, öncelikle tarımda su tasarrufu sağlayıcı önlemler alınmalıdır. Bu önlemler fiziksel ve yönetsel olarak iki farklı grupta toplanabilir. Fiziksel olarak öncelikle su kayıplarını en aza indirecek su iletim ve dağıtım sistemleri tesis edilmelidir. Bu amaçla, yeni inşa edilecek sulama projelerinde açık kanal-kanalet sistemleri yerine borulu sistemler yapılmalı, tarla sulama sistemlerinde basınçlı sistemler tercih edilmelidir. Ülkemizde 2004 yılı verilerine gore, DSİ’ce işletilen sulamalarda sulanan alanın %77’de klasik sistem, %22’de kanaletli sistem, %1’de borulu sistem bulunmaktadır. Devredilen sulamalarda ise, %43 klasik, %50 kanaletli ve %7 borulu sistemdir.”
Genel manzaraya bakacak olursak her ne kadar DSİ bürokrasisi başarılı çalışmalar içerisinde olsa da hükümet,poltikacı ve diğer bürokrasinin tarıma yaklaşımı “vurdumduymaz” özellikler içermesinden dolayı planlamalar ve yatırımlar tam anlamı ile zamanında gerçekleşememektedir.
“Diğer yandan sulu tarım alanlarında toprak-bitki-su ilişkileri ve bunların insan ve çevreye olan etkileri üzerinde çok fazla durulmamaktadır. Bu nedenle üretici yeterince eğitilemediği için aşırı su kullanma eğilimi ortaya çıkmakta, sonuçta drenaj, yüksek taban suyu, tuzluluk gibi birçok problemle karşılaşılmaktadır.”
Tarımsal verim ve kalitenin artırılabilmesi için için girdilerin (tohum, gübre, ilaç, makine v.b) en iyi biçimde değerlendirilmesinde en güçlü faktör tarımsal sulamadır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.