Cumhuriyetin ilk yıllarında tarımsal alanda ne kadar reformist girişimler vücuda getirilirse getirilsin geleneksel yapının değişmesi köklü olarak sağlanamamıştır.
Erdinç Tokgöz’ün tespitlerine göre;
“1923-1938 döneminde tarıma elverişli toprakların kullanım oranının düşük kalması dolayısıyla, toplam üretimdeki artış da sınırlı olmuştur. Tarımda içe dönük aile işletmeciliğinin yaygın olması, iç ve dış pazarlara açılmayı önlemiştir.”
Bu da genel ülke üretimine yansımış üzüm üretiminin 1 400 bin tona aşması için 1945 yılına ulaşılması gerekmekteydi.
1923-1950 arasında Türk tarımı dörtlü bir kalkınmayı seçmiştir. Necdet Oral’a göre;
“Cumhuriyet’in tarımsal dönüşüm projesi, dört ayaktan oluşmaktadır: Toprak sahibi olan, modern tarım tekniklerini bilen ve uygulayan, ürettiğinin katma değerine sahip çıkan ve aydınlanma projesinin bir parçası olan köylü... Köylüyü Cumhuriyet rejiminin sahibi haline getirmeye yönelik bu projenin araçları sırasıyla, toprak reformu uygulaması, kamusal üretim çiftlikleri (devlet ziraat isletmeleri, devlet üretme çiftlikleri, tarım işletmeleri zinciri), kooperatifler ve köy enstitülerini kurgulamıştır. Tarımsal kamu yönetimi bütünü içinde oluşturulan Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) (Toprak Mahsulleri Ofisi, Zirai Donatım Kurumu, Süt Endüstrisi ve Et Balık Kurumu, Şeker Fabrikaları, Çay İşletmeleri, Tütün İşletmeleri, Ziraat Bankası ..) üreticiye girdi sağlayacak, üretilen girdinin pazarlanması ve işlenerek sanayi ürünü niteliğine dönüşmesini organize edeceklerdir.”
1929 yılı Dünya Ekonomik Bunalımı, dünya genelinde eskiden beri devletin ekonomik hayata müdahalesinin uygulama alanını genişletmiş ve devletçilik İlkesinin benimsenmesine zemin hazırlamıştır. Devletçilik uygulamaları tarım sektöründe de yeni oluşumlara neden olmuştur. Tarımı geliştirmek için nitelikli tohum, damızlık, fide ve fidan yetiştirip çiftçiye dağıtmak üzere, hazine arazisi üzerinde devlet sermayesiyle örnek çiftlikler kurulması bu dönemde gündeme gelmiştir. Ankara’daki Gazi Orman Çiftliği uygulamasının başarılı olması bu konuda karar alınmasını kolaylaştırmıştır. 1937 yılında Tarım Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan “Zirai Kombinalar İdaresi” 1938’de Devlet Ziraat işletmeleri adını almıştır. Daha sonra Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü adıyla katma bütçeli, tüzel kişiliği olan bir kamu kurulusu olmuştur.
Araştırma Enstitülerinin kuruluşunda Atatürk’ün, diğer devlet hizmetlerinde olduğu gibi bizzat yakından ilgili olduğunu ve hatta bazılarının topraklarının hibesine kadar ilgilendiğini görmekteyiz. Atatürk’ün Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nün yerini Manisa olarak belirlemesinin nedeni ülke genelindeki bağcılığın Manisa’da yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır.
Osmanlı döneminde Aydın Vilayet Salnamelerinde de görülen bu yoğunlaşma günümüzde de sürmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.