Son yıllarda ülkemizde pek çok alanda olduğu gibi jeotermal konusunda insanımız siyah/beyaz tezadı kadar zıt bilgilere sahiptir.
Bir kısım insanımız jeotermalin tamamen zararsız olduğunu savunurken bir kesim ise her faaliyetin zararlı olduğunu savunmaktadır.
Bir prof’un “Bediüzzaman Said’i Nursi’ye Göre Jeotermal Akışkanların Dinamiği” konusu ne kadar absürd ise jeotermal enerjinin tüm Aydın ürünlerini verim ve kalite açısından olumsuz etkilediği de yanlıştır.
JES-DER yetkilerinin ineklerin dışkılarının jeotermal enerjiden daha zararlı olduğu fikri tam bir komedidir.Çünkü jeotermal akışkanların % 99’u karbondioksit olup 100 MW bir santralın kullandığı akışkan re- enjeksiyona gönderilmediği taktirde,atmosfere 50 ton karbondioksit salmaktadır:Bu ise Manisa ve Aydın’da saatte 675 ton,günde 16200 ton,ayda 486 000 ton,yılda ise 5 832 000 ton karbondioksıt salınımı demektir.Bundan bu kadar karbondiokside maruz kalıyoruz sonucu çıkarılamaz.Her deşarj bizi bu rakama yaklaştırmaktadır.
Zeytinin yıllık azalma ve çoğalmasına jeotermalin etkisi yok denecek kadar azdır.
İncirin kalitesi ile ilgili olarak, jeotermal zarar verseydi 2019’da böyle kaliteli incir mi olurdu, sorusu ard niyetlidir.İncir verim ve kalitesini etkileyen başta iklim olmak üzere en az 10 faktör sayabiliriz.
Bazı bitki hastalıklarını tamamen jeotermale bağlamak yanlıştır.
Her insani hastalığın nedeni sadece jeotermal enerji değildir.
Ancak;
Simge Er ve Gülsüm Poyraz’ın çalışmalarında çıkan sonuçlar Mustafa Bolca ile tamamen örtüşmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.