Yaşamış olduğumuz şu dünya hayatında, aklımıza geldiği zaman belki de en çok canımızı sıkan, yakınlarımızın başına geldiğinde bizi en çok üzen şey ölümdür. Rabbimiz kur’anı kerimde ölümünde hayat gibi bir nimet olduğunu insanın bu dünyada bulunmasının bir imtihanın gereği olduğunu söylemektedir.
Ne zaman kendisiyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz ve vakti zamanı geldiğinde bizi apar topar götürecek olan ölüme hazır olup olmadığımızı kendimize sormalıyız. Peygamber efendimiz a.s.v buyuruyor ki; lezzetleri yok eden acılaştıran, bıçak gibi kesen ölümü çokça hatırlayın.
Aslında müslüman için ölüm, hayat vazifesinden bir terhistir, bu hayat vazifesine bir paydostur, bir yer değiştirmedir. Rabbimizin baki olan ebedi hayatına bir davettir , yani cennet hayatının başlangıcıdır. Rabbimiz bizleri bu dünya hayatında hayırlada şerlede denemektedir, imtihan etmektedir. İşte ölüm tamda bu imtihanın tabii bir sonucudur.
Bizler Allaha iman etmiş kullar olarak anlayışımız şöyle olmalıdır. Mezara koyulduğumuz vakit , eyvah malımız harap oldu, çalışmamız heba oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik dememeliyiz, feryad edip üzülmemeliyiz. Çünkü bizim her şeyimiz muhafaza edilmekte, her amelimiz yazılmakta, bu dünyada yaptığımız iyi ve kötü her hizmetimiz kaydedilmektedir.
Bu dünyada yapmış olduğumuz salih amellerimizin, güzel hizmetimizin mükafatını verecek güç ve kudret sahibi olan rabbimiz, bizleri yer altında kabirde kısa bir zaman durdurup, sonra huzuruna alacaktır. Ölümün bizler için güzel bir nimet olmasını ve yukarda anlattığım şeylerin bizler için geçerli omasını istiyorsak elimizde bulunan malımız ve sahip olduğumuz çoluk çocuğumuz bizleri allahı zikretmekten alıkoymamalıdır.
Rabbimiz buyuruyor ki; “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”( Münafikun 9-11)
İnsan ölünce elbette geride kalanlara acı, hüzün ve keder kalır. Bu üzüntü bu dünya hayatı içindir. Ama bizler kabirde artık kendimizle başbaşa kaldığımızda üzülmek ve pişman olmak istemiyorsak rabbimizin razı olacağı ameller işlemeye, rabbimizin emrettiği ibadetleri yapmaya ve günahlardan uzak bir hayat yaşamaya dikkat etmeliyiz. Hayatımızda düsturumuz bir iş yapacağımızda etrafımdaki insanlar ne der, ne tepki verirler değil, rabbim yaptığım bu işten razımı şeklinde olmalıdır. Çünkü o razı değilse bütün dünya bizi alkışlasa hiçbir işe yaramaz.
Peygamber efendimiz a.s.v buyuruyor ki; “Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.”
Bizler pişmanlığı ölüm anında, kabirde, mahşer meydanında, amellerimiz tartılırken mizan terazisinin başında yaşamayalım. Bizler pişmanlığı allah korusun cehennemlikler arasında kendimizi bulduğumuzda yaşamayalım. Gelin içinde bulunduğumuz af ve mağfiret mevsimi olan şu ramazan ayında yaşayalım. İşlediğimiz hatalar, günahlar için kılmadığımız namazlar için, kırdığımız gönüller için, arkadan konuşup günahını aldığımız kardeşimiz için rabbimize gönülden bir tövbe edip pişman olduğumuzu ona arzedelim.
Elbette en bahtiyar, mutlu insan odur ki; dünya için ahireti unutmasın. Ahiretini dünyaya feda etmesin, ebedi hayatını dünya hayatı için bozmasın, malayani boş şeylerle ömrünü telef etmesin . bu dünyada kendini misafir telakki edip, misafirhane sahibi olan rabbimizin emirlerine göre hareket etsin . selametle kabir kapısını açıp ebedi saadet, ebedi mutluluk olan cennete girsin.
Rabbimiz kur’an-ı kerimde buyuruyor ki; sana ölüm gelinceye kadar ibadet et. Bu ayet ile anlamalıyız ki öyle bir hayat yaşamalıyız ve geçirmeliyiz ki ölüm geldiğinde bizi salih amellerimizin içinde bulsun. Bu ise yaptığımız her şeyi allah rızası doğrultusunda yapmamıza bağlıdır.
Rabbimiz bizleri içinde bulunduğumuz şu mübarek ramazan ayı hürmetine, sevgili habibi peygamber efendimiz hürmetine bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bütün günah, hata, isyan, küfür ve yanlışlarımızı affeylesin. Bizleri razı olduğu kulları arasına katıp ölüm geldiğinde iman üzere kelime-i şehadet getirip ruhunu teslim edenlerden eylesin.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.