Batı Trakya gezisinin ilk gününde zeytin bahçelerini inceleme fırsatı yakaladık.
Gümülcine’nin Güney Doğusunda yer alan sahil köylerinden Dikilitaş, Dedeağaç vilayeti sınırları içerisinde bir köy. Tarımının önemli ir bölümünü zeytin ve zeytinyağı üretimi oluşturmakta.
Türk azınlığın önde gelen lider çiftçileri Dedeaağaç ve Sofulu’yu içine alan bir “Zeytin Üreticileri Birliği” kurmuşlar. Hali hazırda,yeni bir kuruluş oldukları için elle tutulur bir faaliyetleri ve ekonomik getirileri bulunmamakta.
Zeytin bahçelerinin alan büyüklüleri bizdekilere yakın.Budamada daha iyi durumdalar.Hatta basınçlı hava ile çalışan budama makas ve testerelerin kullanıldığına şahit olduk.
Özellikle Aydın zeytin ve meyve üreticilerinin yanlış bir uygulamasının doğrusunu zeytinliklerde gördük.Meyvenin kök değerini kavramış olan Batı Trakya ve Yunanistan üreticileri zeytinliklerde toprak işlemeyi bırakmışlar.Zeytinliklerin altları yemyeşil çimen ve kısa yabani otlardan oluşmakta.Bahçelere hiçbir şekilde toprak işleyen pulluk,kültüvatör ve benzeri aletler sokulmamakta.Ve ağaç başına verim bizden daha yüksek olmakta.
Öğleden sonra Gümülcine’nin doğusunda kalan iki nahiyeye uğradık.
Sirkeli,merhum Sadık Ahmet’in köyü.Hayvancılık yapılan ,Balkanların güney eteklerine serpilmiş büyükçe bir köy.Sirkeli’den Gümülcine ovasının tamamına yakınını görme imkanı mevcut.
Ancak Türk köylerinin yaygın olarak yer aldığı bu yaka yirmi yıl önceki gibi.Nahiyelerde Belediye Başkanlığı yapan Türklerin kıt kanaat çabalarının izleri göze batmakta.Yunan devletinin hizmetleri neredeyse hiç ulaşmamış.
Çünkü; Yunan Devleti’nin Azınlıklara Yönelik Ayrımcı/Dışlayıcı Uygulamaları Avrupa Birliği’nin baskılarına ve Çipras ve Sol partilerde yer alan Türk milletvekillerine rağmen sürmekte.Baskılar daha çok ekonomik ve AB desteklerinden elden geldiğince Türklerin yararlanmamsı amacına yönelik.
Yunanistan’ın azınlıklara yönelik ayrımcı/dışlayıcı uygulamalarının amaçları şu şekilde sıralanabilir:
• Sınır bölgelerde yaşayan Makedon,Ulah ve Türk azınlıkların, çoğunluktan farklı bir ulusal kimliğe sahip olmaları ve bu yüzden ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak algılanan azınlıkların, farklılıkları nedeniyle eşit hak ve yükümlülüklere sahip “tam” yurttaşlar olarak kabul görmeyeceklerinin kendilerine hatırlatılması,;
• Azınlıkların yoğun olarak yaşadığı ve çoğunluğu oluşturduğu bölgelerde nüfus açısından çoğunluğun hakim hale gelmesini sağlamak;
• Çeşitli baskı ve ayrımcı politikalar uygulayarak, anavatana göç etme ikilemine sokulan azınlıkların göçü “gönüllü” biçimde tercih etmelerini sağlamak veya kimi durumlarda doğrudan yasal ve/veya fiili önlemlerle bu göçü “zorunlu” hale getirmektir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.