“Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga eder” diye bir söz vardır. Bu söz, Türkiye’de belediyelerde sıkça karşılaştığımız yolsuzluk iddialarını anlamak için adeta bir anahtar niteliğinde. Özellikle son dönemde CHP’li belediyelerde yaşanan iç çekişmeler, birbirine yöneltilen suçlamalar ve rüşvet ve yolsuzluk ithamları, bu eski deyimin ne kadar güncel olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Aydın Büyükşehir Belediyesi de bu tablonun en çarpıcı örneklerinden biri haline geldi.
Düşünsenize, daha birkaç yıl, hatta birkaç ay öncesine kadar aynı kavağın kaşığı olanlar, bugün sosyal medyada birbirlerine salvo atışları yapıyor. Sırlar ortaya saçılıyor. Dün “kardeş” dedikleri, bugün “hırsız” ya da “rüşvetçi” ilan ediliyor. Peki, ne değişti? Birlikte iş çevirirken, kamu kaynaklarını kişisel çıkarlar için kullanırken her şey yolundaydı da, şimdi neden bu kavga? Cevap basit: Ganimeti ve imkanları paylaşma aşamasında beklentiler karşılanmadı.
Türkiye’de belediyeler, uzun süredir kamu kaynaklarının adeta bir “arpalık” gibi görüldüğü yerler olageldi. İktidarda kim olursa olsun, bu zihniyet değişmedi. Ancak CHP’li belediyelerde son dönemde artan bu tür iç hesaplaşmalar, işin boyutunu daha da görünür kılıyor. Aydın’da ortaya atılan iddialar, buzdağının sadece görünen kısmı olabilir. Asıl mesele, bu kaynakların halk için değil, şahsi menfaatler için kullanılması ve paylaşım kavgasının fitilini ateşleyen de bu hırs olmuş gibi görünüyor.
Düşünün; bir ekip, bir amaç uğruna bir araya geliyor. Kamu kaynaklarını yönetme sorumluluğuyla hareket etmesi gerekirken, o kaynaklar kişisel zenginleşme aracına dönüşüyor. Sorun, bu düzeni kurarken değil, pastayı bölüşme vakti geldiğinde ortaya çıkıyor. “Ben daha çok hak ediyorum”, “Bana az düştü” ya da “Sen haksızlık yaptın” sesleri yükselmeye başlıyor. İşte Aydın’da ve başka yerlerde gördüğümüz tam da bu: Çalarken değil, paylaşırken başlayan kavga.
Bu tablo, sadece bir belediyeye ya da bir partiye özgü değil. Türkiye’nin siyaset ve yönetim anlayışındaki derin bir yarayı işaret ediyor. Halkın vergileriyle oluşan kaynaklar, halka hizmet için değil, bir avuç insanın çıkarları için kullanılıyorsa, bu kavga kaçınılmaz oluyor. Ve ne yazık ki, bu kavgalar çoğu zaman gerçeği ortaya çıkarmaktan çok, kirli çamaşırları ortalığa saçıp yeni bir perdeleme işlevi görüyor.
Sonuç olarak, Aydın’da veya başka bir yerde yaşananlar, bize şunu söylüyor: Hırsızlar çalarken sessizdir, çünkü iş birliği vardır. Ama paylaşmaya gelince, herkes kendi payını büyütmek ister. İşte o zaman maskeler düşer, kavgalar başlar. Belki de asıl soru şu: Bu kavgalar, halkın kaynaklarını koruma adına mı yapılıyor, yoksa sadece “benim payım nerede” kavgası mı? Cevabı siz verin.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.