Takip Et
  • 31 Mart 2023, Cuma

DÜNYA BİR PENCEREDİR

"Sular Hep Aktı Geçti,

Kurudu Vakti Geçti,

Nice Han Nice Sultan,

Tahtı Bıraktı Geçti,

Dünya Bir Penceredir,

Her Gelen Baktı Geçti..."

Dünya bir penceredir der Yunus Emre... Her gelen bakar geçer. Fani olan her şey bir vakte vabestedir. Bir ağacın yaprakları gibidir suretâ. Doldu mu vakt-i zaman; düşüverir durmadan... Ömür ki üç günden ibaret; dün, bugün ve yarın... Hayat bu, köleye de, sultana da gelir geçer. Hayat saatinin tik takları durmak bilmez. Ecel kapısı kapanmak bilmez. Gelen gider, giden gelmez...

El hak yalandır dünya, kimseye kalmaz... Gideceğimiz bir yer var bizim. Üç günlük misafiriz bu dünyada. Elestten çıktık yola, dünya durağında beklemekteyiz. Söz verdik, durduğumuz yerlere tamah etmeyeceğiz. Dünya durağında bir dünya yolcu bekliyor şimdi... Kalabalık. Gelenler ve gidenler, buluşurlar aynı yerde. Gelen de ağlar, giden de; ne garip. Dünya durağında bekleşir tüm insanlar. Vaktini bekleyen, vaktini ertelemeye çalışanlar birliktedir aynı çatının altında.

"İşin gücün dâim yalan,

Çok kişiden arta kalan,

Nice kere boşalarak,

Dolan dünya değil misin?"

Fani dünyanın, bi vefa çehresini ne de güzel

anlatıyordu Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri... Evvel zaman içinde vazgeçtik hanümandan. Hayat ile mematın bitiştiği, uzun ince bir çizgide yürüyorduk hepimiz. Vefadan nasibi yoktu fena ikliminin. Her doğan ölür, her yeni olan eskirdi. Her kemalin bir zevali vardı şüphesiz. Farkındaydık ki; bu dünya yalandır. Çok kişiden arta kalandır...

"Geldi geçti ömrüm benim, sol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle gelir, sol göz açıp yummuş gibi..” der Yunus. Bir yelin esip geçmesi gibi gelip geçer bu dünya... Yaşarız; kimimiz dolar, kimimiz taşarız. Kimimiz düşer, kimimiz koşarız. Kimimiz ölür, kimimiz yaşarız. Mevsimler gelir geçer, bu dünyadan göçeriz. Yunus`a öyle gelir ki; sanki bir göz yumup açmak kadardır ömür.

Evet, bir yolcuyduk elestten gelen.

Gideceğimiz yere bir durak vardı şimdi. Bir durak neydi ki; göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi. Bir ağaç altında gölgelenmek niyetiyle oturduk dünyaya. Kalkıp gideceğiz elbet, vaktimiz dolduğunda. Ne olur anla! Bu ömür kalmadı kimsede, bu gençlik, bu güzellik... İlelebet sende kalmaz. Dünya bağında açmış bir mevsimlik gülsün sen. Cemaline aşıklar hayran olur, bad-ı saba kokunu saçar durur. Fakat anla Ne olur! Fani olan muhakkak fena yurduna yürür.

ESMA-UL HUSNA

EL-ALİM

Her şeyi çok iyi bilen, her şeyi hakkıyla tanıyan, olmuşları ve olacakları bilen ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen anlamlarına gelmektedir.

El-Alim, Rabb-i Zu-l Celal`ın mükemmel vasıflarından biridir. Her şeye hükmeden, her canlının tek tek ihtiyacını gözeten ve bu doğrultuda rızık veren, hak ile batılı ayırt eden, haklı ile haksızı bilen ve buna hükmeden bir yaratıcı tabi ki de her şeyi bilen olmalıdır.

Bilmemek büyük bir eksikliktir. Bilmeyen yanlış hükmeder, maiyeti altındakilere haksızlık eder, yardımcıları bilgiyi nasıl aktarırlarsa onu doğru bilir, hükmü altında nice işler döner de haberi olmaz...

İşte Allah (cc) bütün bu noksanlıklardan münezzeh olandır. Her şeyi bilir. Hiç kimse onu yanlış yönlendiremez. Hiç kimseye Miskal-i zerre haksızlık etmez.

İşte El-Alim isminin yansımaları...

Kâinatın müthiş yaratılması ve idare edilmesi ezeli bir ilim gerektirir. Ancak her şeyi bilen, sonsuz âlemi yerli yerinde yaratır. Bu günkü bilim, kainat ve canlıların eden, haklı ile haksızı bilen ve buna hükmeden bir yaratıcı tabi ki de her şeyi bilen olmalıdır.

Bilmemek büyük bir eksikliktir. Bilmeyen yanlış hükmeder, maiyeti altındakilere haksızlık eder, yardımcıları bilgiyi nasıl aktarırlarsa onu doğru bilir, hükmü altında nice işler döner de haberi olmaz...

İşte Allah (cc) bütün bu noksanlıklardan münezzeh olandır. Her şeyi bilir. Hiç kimse onu yanlış yönlendiremez. Hiç kimseye Miskal-i zerre haksızlık etmez.

İşte El-Alim isminin yansımaları...

Kâinatın müthiş yaratılması ve idare edilmesi ezeli bir ilim gerektirir. Ancak her şeyi bilen, sonsuz âlemi yerli yerinde yaratır. Bu günkü bilim, kainat ve canlıların özellikle insanın yapısındaki incelikleri keşfetmekte ve ortaya çıkan akıl üstü gerçekler, yaratıcıdaki mükemmel gücü ortaya çıkarmaktadır.

Saniyede 4 insan ve günde ortalama 350 000 insan yaratılıyor. Aynı zamanda milyonlarca canlı ölüp yerine milyonlarcası yaratılıyor. İşin asıl sırrı bütün bu mükemmeliyet büyük bir kolaylıkla meydana geliyor. Hâlbuki kolay ve çabuk yapılan işler basitliğe işaret eder, zor ve kaliteli işler uzun süre ve ciddi bir ilim gerektirir. Ancak gel gör ki, Yüce Rabbimiz hayret verici bu mükemmelliği El-Alim İsminin tecellisi ile saniyelerde yaratmakta, önümüze sunmaktadır... Bir insanın 10 yıllarını vererek meydana getirdiği bir icad hayretlerimizi ve takdirlerimizi celbederken, saniyelerde meydana gelen bunca mükemmelliğe nasıl bakıp geçeriz hayret doğrusu...

Yaratılmışlardaki büyük ustalık da ilme İşaret eder. İlim sahibi olan biri ancak bu kadar şeyi düşünmüş olabilir. Mesela deveyi günlerce susuz kalabilmesine yardımcı olan hörgücüyle, kumda batmayan ayaklarıyla, çöl fırtınalarına direnen burun delikleri ve göz kirpikleriyle, rahatça çöl bitkisi yiyebilen dudak yapısıyla, aşırı sıcaklığa dayanan kalın derisiyle tam bir çöl gemisi haline getirmek, sonsuz bir ilim gerektirir. Diğer canlıları, kuşları, böcekleri, vahşi ve evcil hayvanları siz düşünün...

Bütün canlılara ayrı ayrı rızık vermek sonsuz bir ilmin tecellisidir. Bu kadar farklılık ancak El-Alim tarafından gözetilir.

Aksi takdirde kâinatın karanlık deliklerinde yaşayan hayvanlar unutulabilirdi. Ancak gel gör ki, hiçbiri ama hiçbiri açlıktan ölmemiş ve ölmeyecekte... İşte bu kadar ve daha fazlası El-Alim isminin tecellisidir. Hiç düşündük mü, Bu kadar şeyi bilen Allah bizim karanlık gecelerde yaptıklarımızı da görüyor mu diye?

Karanlık gecelerde Rabbi için ağlayan gözü de, haram şeylerle iştigal eden nefsi de tabi ki de görüyor...

İyi hafta sonları değerli Denge okurları… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.