Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye Kupası karşılaşmasını izlediniz mi bilmiyorum. Beşiktaş orada ikinci bir Cem Papilla vak'asıyla karşılaştı. Bu defakinin adı Ali Palabıyık.
Ben 1960’lı yılların başında Aydın’da Akınspor Kulübü'nde futbol ve basketbol oynadım. 1964 yılında Aydın Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde açılan futbol hakem kursunu bitirdim. Tahsil durumlarım nedeniyle futbol hakemliği yapamadım ama tam 12 yıl futbol hakem gözlemciliği yaptım. Karşılaşmalarda hakemleri değerlendirdim ve not verdim. Aydın’da tam 11 yıl Milliyet gazetesinin spor muhabirliğini yaptım.
Aydınspor Kulübü'nde iki dönem (dört yıl) yöneticilik yaptım. Aslında futbol basit fakat enteresan ve zevkli bir oyundur. 17 basit kuralı vardır. Bunları herkes öğrenebilir. Ve fakat ben Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmasında inanın tüm bildiklerimi unuttum. Saha da futbol mu oynanıyor, boks mu yapılıyor yoksa güreş mi anlayamadım.
Babasının şirketlere sokmayın da kaç para isterse verin denen bir adamı önce Beşiktaş’ın başına musallat ettiler sonra da Futbol Federasyonu'nun başına… Olanlar oldu. Rezillik diz boyu…
Bizim futbol oynadığımız yılları düşünüyorum da eski UEFA hakemlerimizden Binali Kartal’ında söylediği gibi. Sahalarda kendini beğenmiş, züppe para çuvallarının değil de formasına aşık efsane adamların top oynadığı yıllarda… Maç kaybettiği zaman kendi cukkasının düşeceğini değil, taraftarının yüzüne nasıl bakacağını düşünen futbolcular yaşarmış.
Futbol masada değil sahada oynandığı o dönemlerde… Hem sahada, hem de saha dışında hak yemek ayıp sayılırmış… Hakemi kandırıp faul, penaltı, falan kazanmaya, çaktırmadan topu avuçlamaya, hileyle rakibin kart görmesine sebep olmaya profesyonellik değil şerefsizlik denirmiş.
PROFESYONELLİK ANLAYIŞI DEĞİŞTİ
Futbolun en sert faule rağmen dimdik ayakta kalmaya çalışılarak delikanlıca oynadığı o yıllarda… Rakibin küçük bir dokunuşunda kendini yerlerde yuvarlayıp hakemin gözünün içine bakarak aktörvari zırlamalar, yavşaklıklar çok ayıplanırmış.
Rakip tribünleri galeyana getirip, daha karşılaşma başlamadan ortalığı savaş alanına çevirmeye en ucuz tabirle ‘adilik’ dendiği o geçmiş zamanlarda…
Futbol üzerinden oynanan bahis oyunları henüz yayılmadığı için… Yeter ki oynadığı kupon tutsun diye kendi takımının mağlubiyetine dua edecek haysiyetsizlere rastlanmazmış…
Hakemler yine hata yaparmış, yine saç baş yoldururmuş ama bunun cezası en fazla “gözüne gözlük, başına tarak”mış… Rakip tribünler birbirlerini düşmanca kıyımdan geçirmez, en fazla… Fincanı taştan oyarlarmış… Bu masalı daha da uzatmak ve futbol üzerinden yitirdiğimiz değerlerle yüzleşmek gerek!
Normal olarak… Hilekarlık, yalancılık, ağır tahrik, kışkırtma, dolaylı yolla menfaat sağlama, hak yeme gibi kavramlar kamu vicdanında en sert şekilde tepki bulması gerekirken… Tüm bunlar futbol sahasında “profesyonellik” diye nitelendirip alkışlanıyor!
Normal olarak… Bu tür davranışları sergileyenler şerefsiz, üçkağıtçı, haysiyetsiz diye nitelendirilmesi gerekirken… Aynı davranışları yeşil sahada sergileyen futbolcuya “çok profesyonel” deniliyor!
Futbol bir oyun… Her oyun gibi bununda kuralları ve bir ahlakı (!)olması gerekiyor… Ancak artık… O kurallar ve ahlaka en uygun davranana değil de… Kuralları inceden ihlal edip oyun ahlakının dışına çaktırmadan çıkana ve bunları herkese yedirene “profesyonel” deniliyor…
FUTBOL BİR OYUN
Her şeye rağmen ve her koşulda illa kazanma hırsının silip süpürdüğü ahlaki değerler… Onarılmaz profesyonel (!) yaralar açarak kişiliklerimizi deforme ediyor!
Futbol bir oyun… Her oyun kuralları ve ahlaki(!) olması gerekiyor!
Hayat da bir oyun… Ve her geçen gün hayatımız ne kadar da futbolumuza benziyor!
Adına “profesyonellik” diyerek masumlaştırdığımız ahlaksızlık. Her geçen gün sanki yeşil sahalardan sızarcasına nasıl da hayatımızı kirletiyor!
Her koşulda her şeye rağmen ve her yolla kazanma hırsı nasıl da bizi esir alıyor, birbirimize düşmanlaştırıp, canavarlaştırıp, insanlığımızdan uzaklaştırıyor…
Ve şeref… Ve ahlak… Ve mertlik ve dürüstlük… Günden güne ne kadar da profesyonelleşiyor.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları…
Yazarın Notu: Değerli futbolseverler yıllar önce Pascal NoUma tombala hareketi yaptı. 7 ay ceza aldı. Aynı hareketi ve daha fazlasını yapan Rabin Van Persie bakalım ne ceza alacak tüpçünün başkan olduğu federasyondan…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.