Aydınlık Gazetesi’nden değerli gazeteci-yazar arkadaşım Ercan Dolapçı, ‘Türk futbolu hakkında bir yazı yazar mısın?’ dedi. O yazıyı siz Denge okurlarına da sunmak istedim. Türkiye’de maalesef futbolumuz şu anda çöküş içindedir. Dört büyükler dediğimiz takımlarımız yerlerde sürüklenmekte...
4 büyük kulübümüzün borçları 10 milyara dayanmış durumda. Dışarıda gerek kulüplerimiz gerekse milli takımımız başarılı sonuç alamamaktadır. Peki, Türk futboluna neler olmaktadır? Dünya’da futbola yeni bir soluk getirdiği belirtilen VAR sistemi Türkiye’de bir zaman geçirme malzemesi olmuş, kaosu artırmış, yanlış alınan kararlara zemin hazırlamıştır. Eskiden hakemler tartışma konusu olurken tartışmalara VAR hakemleri de katılmışlardır. Dünya futbolunda VAR 35-40 kamera ile izlenirken Türkiye’de 10-12 kamerayla izleniyor. Cezalar neye göre veriliyor? Orası ayrı bir muamma! Rakibine fiili eylemde bulunan futbolcular, “Sadece konuşan” teknik adam ve idarecilerden daha az ceza alıyor. Ceza verilen yöneticiler ise hiçbir şey olmamış gibi stada girerek karşılaşmaları izleyebilmekteler. Türkiye, FİFA sıralamasında 39. basamağa kadar gerilemiştir. Avrupa kupalarında Türk kulüplerinin kötü performansı da UEFA’daki sıralamamızı da etkiliyor. TFF’nin en önemli kurulu MHK’nın güvenilirliği tartışmalı hale gelmiştir. Bazı hakemler bazı kulüplerin karşılaşmalarına verilmemektedir. Bazı hakemler de bazı kulüplere özellikle verilmektedir. TFF uygulamaları ve aldıkları kararlar ile kulüpleri, yöneticileri, futbolcuları hatta sayıları milyonlarla ifade edilen taraftarları yakından etkilemektedir. Yani hatasız, adil karar almak zorundalar ama koltuklarından olmamak için aldıkları kararlar taraftarları şaşkına çevirmektedir. Hakemler sahada MHK ve TFF’nin isteklerini yerine getiriyor. Konuştuğum hakem arkadaşlar, VAR sisteminin Türkiye’de bu şekliyle yararlı olmayacağı kanısındalar. Hakem faul çalıyor. Futbolcular itiraz ediyor, VAR’a müracaat ediliyor derken uzun bir zaman geçiyor. Oyun soğuyor. Son derbide bazı faul düdüklerinde oyunun tekrar başlaması 5-6 dakikayı buldu. Bize hakem seminerlerinde ‘karşılaşmayı kesintisiz 65-70 dakika oynatmalısınız’ talimatı verilirdi. Son derbi karşılaşması 60 dakikayı bulmamıştır.
Bugün, Türkiye Süper Lig’inde FİFA kokartlılar dahil 25 profesyonel hakem var, bunlar çıktıkları maçlarda MHK’ye yaranmak için eyyamcılık yapmaktadırlar. Cüneyt Çakır, dünya çapında bir hakemimizdir. Dünyada ve Avrupa’da final maçları yönetmektedir. Gel gelelim Türkiye Süper Lig’inde doğu dürüst yönettiği tek karşılaşması yoktur! Cezalar, açıklamalar vs… Yıllardır saha içi sonuçlarından çok saha dışı olaylarla anılan ve uluslararası başarıların neredeyse hayal olduğu Türk futbolunda kaos ortamı artarak devam etmektedir. Profesyonel futbola amatör idareci olamaz. Bundan vazgeçilmelidir. Yaşlı yabancı transferi tamamen yanlıştır. Gençlerimize yer açılmasına imkan vermiyor ve bu durum milli takımı kötü yönde etkiliyor. Aydınspor 1990-91 yılında Süper Lig’e çıkma hakkını elde ettiğinde Aydın’daki genç işadamlarından oluşan yeni yönetim, takımı görmek için Söke’de Sökespor ile bir hazırlık maçına çıkmış ve 3-0 mağlup olmuştu. O zamanki Aydınspor başkanı Mukan Perinçek, “Biz bu takımla Süper Lig’de nal toplarız” demiş, çareler aramaya başlamıştı. Aynı yıl, Bursaspor’un gençleri de şampiyon olmuş, Süper Lig’e çıkma hakkını kazanmış ama Süper Lig’de Bursaspor A takımı olduğu için yönetmenlik gereği lige alınmamışlardı. Mukan Perinçek ve arkadaşları Bursa’ya giderek Bursaspor’un şampiyon olan genç takımından 6 oyuncuyu Aydınspor’a transfer ettiler. İlk karşılaşma ligde Fenerbahçe takımıylaydı. Tarihinde ilk kez süper lig maçına çıkan Aydınspor karşısında Fenerbahçe’nin fark yapacağı düşünülüyordu. Fakat gençlerden oluşan Aydınspor Kadıköy’de Fenerbahçe filelerine yolladığı “yarım düzine” gol ile 6-1 galip gelirken Fenerbahçe’ye de kendi sahasında en farklı mağlubiyeti tattırıyordu. Aydınspor daha sonraları İstanbul’da Galatasaray’ı 2-1 yendi. Beşiktaş ile 1-1 berabere kaldı. Ligi 4 büyüklerin arkasından 5. Olarak bitirdi. Uzaklara bakmanın anlamı yok. Reçete yine Türkiye’de. Türk Futbolunu yönetenler gelsinler, Altınordu Kulübü’nü incelesinler, sahalarını, okullarını, çalışmalarını görsünler. Cengiz Önder, Çağlar Söğüncü gibi Avrupa’da futbol oynayan gençleri yetiştiren gençlerin nasıl oralara gittiklerini incelesinler. Türk Futbolu ancak Aydınspor ve Altınordu gibi gençlere önem vermek, onlara alt yapı sahalar yapmakla kurtulur. Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.