Takip Et
  • 13 Nisan 2018, Cuma

ÇAYI İNCE BELLİ BARDAKLARDAN İÇMEK

Aslında bu hafta sonu yazmayı düşündüğüm konu satılan şeker fabrikaları ve şeker pancarı ile ilgili olacaktı.

Nurettin Yıldız hocaefendi son sözü asfalyalarımı attırınca ortaya bu yazı çıktı.

Hani asansörde halvet olma, ketçap-mayonez, yorgan ve battaniyeden tahrik olma cevherleri yumurtlayan Nurettin Yıldız hocaefendi…

Son fetvası aynen şöyle: “Çay şehvet uyandırır. Özellikle ince belli bardaktan içilen çay adamı direk cehennemlik yapar.”

Ne güzel söylemiş şair: Geleydin bir çay içimi; sen çay dökerdin, ben de içimi…

Biz de bu yobaz fetvalara biraz içimizi dökelim bari…

İlk kez; Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Abdi İpekçi’nin yazısında okumuştum: Biz çayı ince belli bardaklardan içeriz.” Yaşım 18 veya 19’du. Bu cümle çok hoşuma gitmiş ben de çayı ince belli bardaklardan içmeye başlamıştım. Ve çok sevmiştim.

Çay dört özelliğinden dolayı kutsal bir sıvıdır.

Birincisi; sınıfsız bir içecektir, ayakkabı boyacıları ile CEO’ların ortak içeceğidir. Sınıfsal kaynaşma sağlar.

Her statüden insanın tükettiği bir sıvı olup, içecekte eşitlenmenin sembolüdür aynı zamanda.

İkinci olarak zamansızdır; sabah kahvaltısında, öğle yemeği sonrasında, akşamüzeri, yatmadan önce yani günün her saati içilebilen tek içecektir.

Üçüncüsü; Muhabbetin demini aldırır. Çay olmadan yapılan sohbetlerin hiçbir tadının, tuzunun olmadığı malumunuzdur.

Dört; mekansızdır. Her mekanda ve her ortamda içilir.

Çay yoksulların, yazarların, gazetecilerin, şairlerin ve de yalnızların resmi içeceğidir.

Ona öyle alelade bir içecek muamelesi yapamayız. Ona sıradan bir içecek gibi davranamayız.

Gidin Karadeniz’e kısa ayaklı ufacık taburelerde çay içenleri görürsünüz. Tokat, Sivas dolaylarında hatta tüm İç Anadolu’da ev ve iş yerlerinde semaverler sürekli çay üretir.

Yok ben çay sevmem, çayla aram iyi değildir gibi hezeyanlar delikanlı bireylere yakışmaz.

Çay içmeyen adamı anlamak zordur. Eğer bir rahatsızlığı yoksa ki çay sıhhat verir. O kişinin niye çay sevmediği bizim için ciddi bir sorun olarak masada duracak ve dostluğumuzu sorgulatacaktır. Zamansız, mekansız, sınıfsız bir içecek olarak çaya karşı yapılan bu haksızlık ve sevgisizlik bizi yaralar.

Çay içmeyen adam şüphelidir. Ona güvenebilir miyiz?

Çünkü ince belli bardakta tüten nefis dumanıyla, karanfil kokulu sıcak ve demli bir çayı yudumlamamış insan, Anadolu’yu, bozkırları ve kırılgan yağmurlarımızı tatmamış, kırkikindilerle yıkanmamış, gökyüzünü tanımamış demektir.

Çay içmemenin hiçbir mantıklı izahı olamaz. Çay içmeyen adama güvenemeyiz çünkü buralardan ve bu toprakların kadim içecek kültüründen fersah fersah uzaklaşmış bir adam bizi tedirgin eder.

Çay yoksulların, zenginlerin, yazarların, gazetecilerin, şairleri ve yalnızların resmi içeceğidir.

Ona öyle alelade bir içecek muamelesi yapamayız. Ona sıradan bir içecek gibi davranamayız. Anladın mı Nurettin Yıldız hocaefendi!.. Sen ve senin gibiler anlamadığı için bu saçma fetvalarınız nedeniyle bugün imam hatipler de dahil olmak üzere Türk gençliği Deizme kayıyor. Son Konya’da yapılan din şurasında bu konu görüşüldü. Gençliğimizin kafasını lütfen saçma sapan safsata fetvalarla doldurmayalım.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

Yazarın notu: Eylül ayında AYTO seçimleri yapılacaktı. “Hakan Ülken’in karşısına çıkmak için cesaret ister.” diye yazdım. “Niye cesaret isteyecekmiş ki işte biz karşısındayız.” mealinde notlar aldım. Yanıtlamadım seçim sonuçlarını bekleyeyim dedim. Seçimler ertelendi, nihayet 1 Nisan’da yapıldı. Hakan Ülken ve arkadaşları 15’e 2 gibi ezici çoğunlukla seçimleri aldı. Hakan Ülken ve arkadaşlarını kutlarken bana not yazan dostlara buradan sesleniyorum: “Şimdi anladınız mı neden cesaret ister Hakan Ülken’in karşısına aday olarak çıkmak dediğimi” diye sormak istiyorum.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.