Onlarcası şuan aramızda dolaşıyor, bu da IŞİD canlı bombalarının konuşma tapeleri:
“Hasan da gitti…”
“Hamdolsun…”
“İsmail ile Abdullah da gittiler biliyorsun, Muhammet hayırlısıyla vaziyeti ağır, bugün yarın o da gider inşallah…”
“45 kişiyi öldürdük hamdolsun…”
“Allah razı olsun…”
“Bu dünyada ne var, her şey orada… Cennet-u ala bekliyor kardeşim… Gideceksin bak, her şey var yani…”
“Suphanallah…”
“He… Ne kadar tez gitsen o kadar iyi…”
“Şimdi gelin bizi alın kardeş, çantalarımızı hazırladık araba gelsin Allah’ın izni ile… Oradan doğrudan şeye geçeriz…”
“Cennete?...”
“Hayır, önce biraz kafir öldür, sonra…”
“Allahuekber…”
“Allah razı olsun…”
“Yusuf da gitti mi?...”
“Gitti, orda şimdi, her şey var… Bu dünyada bir şey yok…”
“Allahuekber…”
“Bak kardeş sen de gel, seni de götürelim burada ne var?”……!
“Alo kardeş. Allahuekber…”
Kim bunlar? Türkiye’de bunlardan çok var… Uzaydan gelmiyorlar…
Bazıları diyor ki; ‘Gencecik insanlarımız nasıl böyle vahşileşebiliyor? Hem kendini hem de yüzlerce vatandaşı öldürebiliyor? Yukarıda aldığım konuşma tapeleri iki canlı bomba arasında geçiyor. İşte biz bu duruma mankurtlaşma diyoruz.
Mankurt sözcüğü, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sarayındaki bir konuşma nedeniyle ülkenin gündemine girdi. Çeşitli bölgelerdeki muhtarları 12’nci defa toplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman Başbakanı Merkel’e “gelme” diyen akademisyenlere çatarak,
“Bunlar birer MANKURT’tur! Kendi ülkelerinden nefret ederler!” dedi.
Mankurt, ülkemizde pek bilinen bir ifade değil. Bu nedenle çok kişi, bilhassa gençler merak etti. Sizlere, Orta Asya Türklerinin ünlü bir söylencesi olan “Mankurt efsanesini” anlatmak istiyorum.
Mankurt sözcüğü, Türk dünyasının en büyük yazarlarından olan Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un anlattığı bir öyküdür. Orta Asya ülkelerindeki Mankurt efsanesini
“Gün olur asra bedel” romanında yazan Aytmatov, bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketin toplumun mankurtlaşması olduğunu belirtmiştir.
Mankurtlaşmak, günümüzde ulusal kimlikten uzaklaşmak, topluma ve kültüre yabancılaşmak, zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşmek, dünyayı yöneten güçlere yaltaklanmak anlamında kullanılıyor.
Beyni yıkanarak mankurtlaştırılan kişi, düşmanını efendi olarak kabul ediyor, kendi halkına ve değerlerine karşı savaşan bir köle oluyor!
Bu elbette ki öyle kısa bir sürede olmuyor. Uzun bir zaman dilimine yayılıyor, ulusal refleksler yavaşlatılıyor, milli direnç kırılıyor.
Mankurt efendisine sadık, onun sözünden asla çıkmayan onun verdikleriyle yetinen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen, onun emriyle öz annesini bile öldürebilen bir vahşi yaratık!...
Tarihte Hasan Sabbah ve fedaileri, Juan Tuan Kabilesi’nde bunun örnekleri görülüyor. Bunlar tutsak ettikleri insanları nitelikli köleler haline getirmek için hafızalarını siliyorlarmış. Önce tutsağın başını kazır, bir devenin en sert deri kısmını alarak tutsağın kazınmış kafasına sımsıkı sararlarmış. Kuruyup büzülen deri, kafayı mengene gibi sıkıp, dayanılmaz acılar verirmiş. Bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp, dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak kafasını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır. Yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye ellerini, ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde aç susuz olarak 4-5 gün bırakılırmış. Beşinci günün sonunda ölenler ölür, kalanlar ise belleklerini yitirirmiş. Tutsak zamanla kendine gelir, yiyip içerek gücünü toplarmış. Ama artık o bir insan değil, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “Mankurt” olurmuş. Bir Mankurt kim olduğunu, hangi soydan geldiğini anasını, babasını ve çocukluğunu bilmezmiş. Bilinci ve benliği olmadığı için insan olduğunun bile farkında değilmiş. Ağzı var, dili yok, itaatkar bir hayvandan farksız. Kaçmayı hiç düşünmeyen bir köle. Onun için önemli olan tek şey karnını doyurmak ve efendisinin emirlerini yerine getirmek. Yarından sonra seçim var. Dilerim ki halkımız hür iradesiyle gider sandıklara ve oyunu kullanır. Hepinize iyi hafta sonları denge okurları.
Yazarın notu:
Ünlü fizik alimi Einstein:
“Aynı yöntemleri kullanarak değişik neticeler alacağını veya bulacağını sananlar aptallardır” demiş. Mehmet Aydın, Geçen hafta ‘Önümüzde iki derbi var. GS-FB ve seçim’ diyordu. Ben de ikisi de berabere biter diye yanıtladım. İlk öngörüm gerçekleşti. İkincisini yarından sonra göreceğiz. Einstein’ın sözünü niye hatırlattığıma gelince; siz anladınız onu!..
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.