Al yazmalı güzel kız…
Neşe, 1972’de Tekirdağ Şarköy’de, Alten ailesinin en küçük kızı olarak dünyaya gelmişti. Öğretmen olmak istiyordu. Ataması Diyarbakır’ın Bismil ilçesine yapıldı. Bölücü terör örgütü, öğretmenleri Türk asimilasyonunun en önemli parçası sayarak, eylem yapma kararı almıştı. Neşe henüz 22 yaşındaydı. Tayinin çıktığı Çavuşlu Köyü'ne ulaşır ulaşmaz, görev yapacağı okula gitti. Köy muhtarı ve köyün ileri gelenleriyle konuşup, eksikleri gidermek için yardım istedi. Neşe Öğretmen, ilk maaşının büyük bir bölümünü ustalara verdi, gerisini de borçlandı. 1993 yılının 26 Ekimi… Yorgun argın okuldan eve geldi. Kapı çaldı. Babası “Kim o” diye seslendi. '‘Açın hoca hanımla bir şey görüşeceğiz!’' Açtılar, karşılarında silahlı iki terörist ‘'Dışarı çıkın'’ diye bağırdı. Neşe’nin yaşlı babasını tokatlayarak yere yuvarladılar. Babası ‘'Yapmayın'’ diye yalvarıyordu. Teröristlerden biri silahının namlusunu Neşe’nin babasının kafasına doğrulttu ve tetiğe bastı.
Ardından Neşe’yi de saçından tutup dipçik darbeleriyle köy dışına çıkarıp onlarca kez ateş ederek şehit ettiler.
Dilay Öğretmen 28 yaşındaydı, Tunceli’de şehit edildiğinde… Polis eşi ve arkadaşları halı sahada futbol oynuyor, Dilay da kenarda seyrediyordu. Hain teröristler, halı sahaya uzun namlulu silahlarla saldırdılar. Vurulup yere yığılan eşine yardıma koşan Dilay Öğretmen'i kalbinden vurup şehit ettiler.
Aybüke Yalçın, geçen yıl Batman’ın Kozluk ilçesine atandığını öğrenince sevinç çığlıkları atmış sosyal medya hesabından “Öğretmen oldum ben” diye paylaşmıştı mutluluğunu sevdikleriyle… Henüz 22 yaşındaydı. Hayalleri vardı. Umutları vardı. Onun için gelecek güzel günler vardı... Gel gör ki hain el o umutları da çalıverdi bir anda. Göreve başlayalı henüz 7 ay olmuştu ki Aybüke öğretmen Batman'da bir çatışmada vuruldu ve öğretmenliğinin ilk karne gününde şehit oldu.
Tıpkı Neşe Öğretmen, Dilay öğretmen gibi Aybüke öğretmen de gündem olmadı bu ülkede. Bir Deniz Seki, bir Arda Turan kadar ses getiremediler. “Cenazeye Cumhurbaşkanı, Başbakan, İç İşleri Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı katıldı…” diye haber yapılmaktan öte yer almadılar hiçbir ana haber bültenlerinde.
Hiçbirinin adına yürüyüşler düzenlenmedi. İnsan hakları savunucusunun hiçbiri kınamadı bu gencecik öğretmenlerin katledilişini…
Ve hiçbir aydın iki satır bir bildiri yayımlayıp isyan etmedi kalleşliğin, caniliğin böylesine.
Bir Neşe gider bin Aybüke gelir elbet…
Ama terörist cenazesine gösterdiği duyarlılığın yarısını, kendi evladına göstermeyen zihniyete söylenecek tek bir söz var: Yazıklar olsun size!
Ne zaman genç bir evladımız çocuğumuz toprağa düşse, şehit olsa dilime Nazan Öncel’in “Gitme” şarkısı ve aşağıda ki sözleri takılır aklıma:
Güz yaprakları düştü
Gazeller oldu
Bulut indi yeryüzüne
Sevdalı oldu
Bir avuntu biraz keder
Böyle bize neler oldu
Bu ayrılık bir de hasret
Çekilmez oldu
Ay karanlık hep karanlık hep karanlık
Yüzün bize döner oldu
Bir ihtimal daha vardı
Felaket oldu.
Gitme, gitme, gitme kal bu şehirde
Gitme gitme yazık olsun bize
Geceler kör dilsiz sanki
Konuşmaz oldu
Hüzünler koyduk üst üste
Ayrılık oldu
Bir avuntu biraz kader
Böyle bize neler oldu
Bu ayrılık bir de hasret
Çekilmez oldu
Ay karanlık hep karanlık
Yüzün bize döner oldu
Bir ihtimal daha vardı
Felaket oldu
Gitme gitme gitme kal bu şehirde
Gitme gitme yazık olur bize
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
Yazarın Notu: Bu satırlar, bu yazı Balyoz kumpası mağduru J. Kurmay Albay Mustafa Önsel’in yazdığı “Ağacın kurdu” isimli kitabından esinlenerek yazıldı.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.