Hepimiz biliyoruz artık başka bir Türkiye yaratılmak istendiğini. Yaratılmak istenen bu Türkiye, bizim Türkiye’miz değil… Öyle çok ispatı var ki; ama ben en son örneklerden birinden bahsedeceğim. İktidar partisi, tuhaf yasaklarına her gün bir yenisini ekliyor.
Bizi biz olmaktan çıkaran bu yasalar, Türkiye’yi başka bir rotaya doğru yöneltiyor. İbrahim Sedefoğlu bir halk oyunları usta öğreticisi ve aynı zamanda Halk Oyunları Federasyonu’nda antrenör… Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bir süredir halk eğitim merkezlerinde 14 yaşına kadar halk oyunları kursu açmadığı için işsiz kalmış Sedefoğlu. Ama asıl sıkıntı, daha da büyük. İmam Hatipleştirilen okullarda müdürlük yapanlar halk oyunları kurslarına karşıymış.
Gerekçe de o bildik hikaye: “kızlı-erkekli”, “kızlarla erkeklerin yan yana gelmesini istemiyoruz” diyerek tarihimizden gelen bir geleneği engelliyorlar.
Belediyelerde ve pek çok alanda benzer sözlerle karşılaşan usta eğitmen en son gittiği bir belediyede görüştüğü yetkilinin “İnancıma göre kızlarla erkekler yan yana gelemez” deyince umutsuzluğa kapılmış usta eğitmen Sedefoğlu. Bir gazeteciye anlatmış tüm bunları. Ve eklemiş, Türkiye çapında on binlerce insan aynı sıkıntıyı yaşıyor. Sadece İstanbul’da en az üç dört bin öğretici eğitmen bu durumda.
Halk oyunları da bizim geleneğimiz, kültürümüz değil mi? Bu yüzden öğretmenlerin işine son verilmesi acı verici değil mi? Bir de atama bekleyen gencecik yavrularımız olan genç öğretmenlerimiz var. Bu devlet yetkileri onlara diyor ki: “Ey atanmayan öğretmen! Devlet sana iş bulmaya mecbur mu kardeşim! Bir doktor, bir mühendis, nasıl devletten iş istemiyorsa sen de isteme kardeşim, senin ne hakkın var!”
Yukarıdaki görüş, iktidarın 300 bin öğretmeni atamamak için ürettiği haksız ama etkili bir fikir salatasıdır. Bu fikir çürütülemediği için öğretmeni haksız sanan çok. Bu safsatayı üç başlıkta çürütelim.
1- Devlet, iş bulmaya mecbur:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürekli “81 ilde üniversiteler açtık” diyor.
Şimdi açtıkları o yeni üniversitelere bakalım. Sadece son 5 yılda eğitim fakültesi sayısını 40’tan 75’e çıkardılar. Bu okullarda 220 bin öğrenci okuyor. Adım başı Fen-Edebiyat Fakültesi açtılar. Bu okullarda tek iş şansı öğretmenlik olan 240 bin öğrenci okuyor.
Yetmedi açtıkları İlahiyat, İletişim gibi fakülteleri cazip kılmak için formasyonla “öğretmenlik hakkı" tanıdılar. Hepsi mezun verince işsiz öğretmen sayısı 4 yıl sonra 1 milyon olacak. Yok öyle yağma. Eğittiğin gençlere devlette özel sektörde alan üreteceksin.
Hatta "yetmez ama evet!" hava attığın üniversitelerdeki “iktisat” “işletme” mezunlarını da düşüneceksin.
2- Kalkınmak için eğitim şart!
Eğitimdeki kısır döngü şu: Mühendis yetiştiren fakülte pek açamıyorlar. Zira yeterli öğretim elemanı yok. Eleman yok, çünkü öğretmen açığı olduğu için iyi öğrenci yetişmiyor. Bu yüzden 300 bin öğretmene bütçe hesabı yapılmadan acil istihdam sağlanmalı. Çukurdan ancak böyle çıkabiliriz. Son yılların yıldız ülkeleri Çin, Hindistan, Güney Kore, İrlanda önce eğitimi düzeltip 10 yıl sonra kalkınmaya başladılar.
3- Bakana kaynak önerisi:
Eğitim Bakanı Nabi Avcı soruna dahiyane bir çözüm üretmiş! “Eğitim fakültelerinin bazı bölümlerini kapatalım” diyor. Bak sen!..
Cumhurbaşkanının kurduğu okulları kapatacak. Birileri, "üniversite açtık" diye oy toplarken diğerleri “yanlış hesapla açtık, kapatıp, faturayı gençlere keselim” mantığında .
Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemiyle: "Yok öyle 25 kuruşa simit.” Devlet destekli seçim kampanyasından, AK Saray'dan kesip eğitimin geleceğine yatırım yapacaksın.
Öyle ya da böyle, dünyayla rekabet edecek sayıda eğitimci kapasitemiz oluştu. Bu avantajı, kullanacaksınız.
Öğretmenin eğitimine herkes saygı duymalı ve saygı duyacak. Aç-kapa diye saçmalamayacaksınız.
Sözün özü şu: "atanamayan” değil, “atanmayan" öğretmen meselesidir. "Üniversite açtım" diye oy isteyen parti çıkıp “Üniversiteye girerken bana mı sordun?” diyemez, dememeli de.
Bunu diyene şöyle denir: “Evet sana sormadım. Ama koca devleti yönettiğiniz için sizi güvenilir sandım ve muteber buldum.” Böyle dendiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz. Hepinize iyi hafta sonları sevgili DENGE okurları.
NOT: 19 yaşımdan bu yana özlediğim yani yarım asırdır böyle olmalı dediğim kayıtlı üyelerin tamamının katılımıyla önseçim yapılması arzum bu sene CHP'de gerçekleşti. Darısı tüm diğer partilere derken bu oluşumu başlatan tüm CHP'li yöneticilere teşekkürü şahsım adına bir borç bilirim. Saygılarımla.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.