Bayramda bir emekli öğretmen arkadaşımla konuşuyorduk dedi ki: "Türkiye’de 12 milyonu aşkın emekli var. Bunlar oylarını muhalefete verseler şimdi iki maaş ikramiye alacaktık.’’ Ben de demek ki ihtiyaçları yokmuş ki oy vermeye gerek görmediler dedim.
Gerçekten de bayramda sadece Milli Park'a, Güzelçamlı ve Davutlar’a otuz binin üzerinde vasıtayla insanlar akın etti. Fırınlarda ekmek, kasaplarda et, pastanelerde unlu mamül kalmadı. 1980 İhtilalinden sonra sorumsuz, egoist ve kendinden başkasını düşünmeyen bir gençlik yetişti. Bunlar şimdi 35 yaş ve üstündeler ve kendilerinden başkasını düşünmüyorlar vatan, bayrak, millet kavramlarını bilmiyorlar.
Bayramda Güzelçamlı Sahili'ndeyiz. Yan masamıza bir aile geldi. Çantalarından koca bir paket çekirdek (çiğdem) çıkardılar. İnanıyorum ki, gelecekte Mars’a bizden biri gitme imkanı yakalarsa her halde Mars’a ayak bastıktan sonra ki ilk işi çekirdek yiyip kabuğunu "tpfff" sesiyle gezegen yüzeyine tükürmek olacaktır.
Yanımıza gelen ailece topluca çekirdeğe hamle ettiler, ama nasıl yemek. Uzun süre aç kalmış ve insan görmüş zombi coşkusu var ailede. Öyle bir gözü dönmüşlükle yiyorlar ki. Elbette kabuklarını yere atıyorlar. Beş dakika içinde ayaklarımızın dibine kadar çekirdek kabuğu oluyoruz. Sanki çekirdek kabuğu denizinde boğulacağız. "Torba verelim içine atın’’ diyoruz fakat hayır efendim sonra toplayacaklarını söylüyorlar.
Elbette toplamadılar, kalktılar, gittiler. Arkalarında paket, su şişeleri, ambalaj ve yanında taşımak istemediği ne varsa atarak, iğrenç bir çöp dağı bırakarak…
Bir başka gün... Site bahçesinden fırlatılan bir izmarit, yürüyen bir kadının saçına isabet etti. Kadın alev topuna dönmeden olayı fark etti ve silkindi. Bağırış ,çağırış, kavga, gürültü derken kadın haklılığını ispatlayamadı. "Ne varmış canım denk geldiyse!’’ Adam haklı tabi, site bahçesi yanmasın, kirlenmesin saçlar alev alsın o daha iyi. Bahçe ne de olsa "ev yarısı" sayılır, sokaklar herkesin ortak alanı, ortak alanda özgürce çöp atılabilen alan demek. Bayramda herkes tatilini açık havada geçirdi. Sahillerde, parklarda oturdular, piknik yaptılar, çekirdek yediler, su içtiler, yine çekirdek yediler, yemek yediler, cips, kuruyemiş yediler sonra yine çekirdek yediler, sandviç yediler… Buraya kadar şahane. Peki eve dönme vakti geldiğinde ne yaptılar?
Toplam bir dakika bile almayacak olan işi yapmadılar. Tüm yediklerinin çöplerini, bir boş torbanın içine toplayıp çöp kovasına atmadılar. Çimlerin üzerine, oldukları yere savurdular ve gittiler.
Bayram günü akşamı Milli Park'ın, Sevgi Plajı'nın halini görseydiniz… "Yazık, bunları toplamak zorunda kalacak belediye çalışanlarına’’ derdiniz. Utanırdınız. Çimlerin üzeri silme çöp dolu. Karpuz kabuğundan kemiğe, ambalajdan izmarite yelpaze geniş.
Oturdukları yerler hariç her yer çekirdek kabuğu. Bu çöpleri bırakanların ev0lerine döndüklerinde ayakkabılarını kapıda çıkararak temiz evlerini kirletmediler. Yemek yerken döktükleri kırıntıları temizlediler.
Onlar, evlerinin temizliğiyle meşgulken, belediye işçileri parklara dağılmış, ellerinde koca çöp torbalarıyla o evleri çok temiz olan insanların bıraktıkları çöpleri elleriyle teker teker topluyorlardı.
Tüm bu örneklere baktığımızda tek sonuç çıkıyor; "ortak kullanılan alan, özgürce kirletilebilecek alan" demek. Kirletilmeyecek alanlar, sadece evler, bakın apartman bile değil. Apartmanda "ortak alan" ya kapıların önleri bile yırtık market torbalarından çöp sularını akıta akıta çöp konulan, sigara izmariti fırlatılan yerlerdir.
Ha, bir "ev" daha var. O da özel araçlar. Aracını çizmez bezle parlatan ama yediğinin ambalajını, sigarasını sokağa fırlatanları uyarmaya kalksak, ömrümüzün tamamını bu işe vakfetmemiz gerekir. Vaktiyle yaya vaziyette iken sıkışık trafikte çöpü sokağa atanların attığını yerden alır, araçlarına geri atardım. Serde gençlik, delikanlılık vardı. Şimdi sokakta olmadık nedenle adam vuran, yan baktın, omuz attın cinayetleri işleyenlerin ülkesinde, bu şimdilerde pek de makul bir çözüm olmasa gerek tabi. Vazgeçtim.
Esasında konu ve sorun basit. Çöpü atan kişi, tek değişiklik yapsa, "bunu evimin içine atar mıydım?" diye sorsa kendine… Aman canım neyse, benimki de hayal işte…
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları
NOT: İçerim kanıyor, ciğerim yanıyor olmasaydı böyle… Şehit polislerimizi, askerlerimizi ve hayatının baharındaki gençlerimizi rahmetle anıyorum. Ailelerine başsağlığı, sabır ve metanet diliyorum ve keşke olmasaydı böyle diyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.