İnsanın hayatında gerçek değişiklikler yapabilmesi, büyük ve önemli kararlar alabilmesi için gerçekten onu zorlayan bir durumla karşılaşması gerektiği söylenir.
Darbe teşebbüsü ve bunu takip eden şu son birkaç gün, pek çoğumuzun zaten bulanık görünen gelecek tasavvurunu daha da görünmez yaptı. Bir daha böyle günler görmek istemeyiz, o yüzden birbirimizi sarılacağız, başka bir çaremiz yok.
Kutuplaşma, nefret, kin ortamının hiçbir yarayı sarmayacağının artık pek çok kişi farkında. Bir yanda “Gün birlik beraberlik günü” diyenler, bir yanda da kendi yandaşlarına büyük bir iştahla sarılanlar... Nefes almadan “Buradan gideceğim” diyenler, üç cümlesinden birinde komplo teorisi üretenler ve karanlık gelecek öngörülerinde bulunanlar...
Her olumsuzluğun içinden iyilik çıkarabilen, ne olursa olsun meseleye iyi yönden bakabilen insan tiplerinden pek sayılmam. Fakat böyle bir dönemde duyduklarına, çizilen karamsar tablolara hakikaten “Artık yeter” diyorum.
Herkes kendi başına geleni en kötüsü sanır. Herkes kendi başına gelenin en “özel” en “benzersiz” olduğunu düşünür.
ZOR BİR DÖNEM
Sorun annelerinize, babalarınıza, dedelerinize. Hepsi size belirli bir dönemi anlatacak ve daha kötüsünü görmediklerini söyleyeceklerdir. Bu günlerin en kötü günler olduğunu düşünenler olabilir. Kimisi için öyledir belki de. “En kötü” mü bilmiyorum ama zor bir dönemden geçtiğimiz de yadsınamaz. Yarın uçağa atlayıp bir başka ülkeye taşınacak değiliz. Yarın sahip olduğumuz sorunlar bir anda sihirli bir değnekle yok olacak da değil...
Böyle bir ortamda omzunuzu düşürenlere, sahip olduğunuz son enerjiyi sözleriyle emenlere, güzel günler görme umudunuzu tüm negatifliği ve bol “ama o iş öyle değil, böyle”leriyle kırmaya, bozmaya çalışanlara, iyiliğe olan inancınızı sömürenlere katiyen yol vermeyin. Bu dünya, var olduğundan beri aklımızın alamayacağı kadar kötü günler görmüş. Şüphesiz görmeye de devam edecek ama hayat devam etmiş, insanlar büyümüş, ülkeler gelişmiş, hep ileriye ve yukarılara doğru yürümüşüz. Yeni, yeni keşiflerle, buluşlarla ya ileri gitmişiz ya da yol tıkanmış durmuşuz. Yollar tıkandığı zaman toplumlar doğal olarak dönüşme ihtiyacı içine girmiş, kendine yeni çıkışlar ve mümkün çözümler aramış...
MOTORLARI MAVİLİKLERE SÜRECEĞİZ
Ben olaylar ne kadar acıtıcı olsa da karamsar değilim ve de olmayacağım. Sosyal medyada, etrafında geleceğe güzel bakma ısrarımın önüne duvar ören herkesi ayıklıyorum. Gitsinler karamsarlıklarını, nefretlerini, sıkıntılarını, dertlerini, kinlerini, ayrımcılıklarını, “Ay kardeşim taşınacağım bu ülkeden “ sözlerini daha ötelerde kussunlar. Böyle konuştuğumuzda bazen “gerçekte olanı reddediş” olarak algılanıyor ama olay hiç de öyle değil.
Güzel ve en iyi günler göreceğimize inanmazken nasıl yaşarız, hayatımızı nasıl devam ettirebiliriz?
Hayata devam edebilmek için bir neden, bir sebep olması gerek, öyle değil mi? Bakın yaşadığımız ortam ahım şahım, hayat çok da güzel demiyorum. Hayat bazen tatlıdır. Hayat bazen de güzel olmayabilir.
Berbat, tahammül edilemez ve son derece karanlık görünebilir. Fakat iyisiyle, kötüsüyle bizim o hayat, yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz bir enerji var. Kah hiçbir yere varmayan sohbetlerle, kah sosyal medyadaki paylaşımlarla bunu boş yere (hayatımızı) çalmalarına izin vermeyin.
Çetin Altan ustanın dediği gibi enseyi karartmayın. Nazım’ın dizeleriyle bitirelim yazıyı: Güzel günler göreceğiz çocuklar. Motorları maviliklere süreceğiz.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.