Davutlar Sevgi Plajı’nın bitiminde balıkçı Ali’nin Liman Restorandı önünde dereyle denizin birleştiği yer çok güzeldir. Zaman zaman oraya gider balık tutanları izlerim. Önceki gün yine balık tutan insanları izlemeye gittim. Onları izlerken bir delikanlı ilişti gözüme yanına gittim. “Bol şans” dedim.
Onca insan arasından neden kendisine şans dilediğimi düşünmüş olmalı ki, şaşırdı. İsteksiz yarım ağız “sağol” dedi.
İnsanların tanımadıkları birinden selam alırken bile tedirgin olduğu bir ülke haline geldik.
Kendimi tanıttım. Denize attığı oltayı geri çekiyordu o sıra, bir tane istavritin çırpındığını gördü; güldü. Bende güldüm. “Balık tutan insanlar ne zamandan beri siz yaşlıların ilgisini çekiyor” dedi. Cevap veremedim sustum.
Kediler denizin kenarında balık bekliyordu. Delikanlıya hayattan ne beklediğini sordum.
Düşündü, taşındı “Hiçbir şey” dedi. Tekrar denize attı oltasını. “Karadan denize bakmayı bildiğin gibi denizden karaya bakmayı da bileceksin!” dedi.
Deniz kenarında onca insan arasında böyle birini seçmeyi isabet olarak değerlendirdim.
Konuşmayı balıklardan insanlara taşıdık. Kadınlara, çocuklara canlılara yönelik şiddete uzandı sohbetimiz. “Silahı, bıçağı, delil saymaya gerek yok” dedi. “Gerçekleri öldürenler de katildir.” İkimiz bir olduk, o namussuzları koruyan yasaların hatırını sorduk.
Soysuzların, çakalların gerçek anlamda yargılanacağı günü boşuna beklediğimizi bildiğimiz için.
Üniversite mezunuydu işsizdi, çalmadığı kapı kalmamıştı. Balık tutarken dertlerini unutuyordu. “Elim kolum tutuyor ama gel de ruhuma sor” dedi. “Abi” dedi, “Sokakta soru sorsan, kim akıllı, kim deli belli değil.” “Ama” dedi, “Balıklar bizden daha fedakâr.”
“Biz onların soylarını kurutmak için elimizden geleni yapıyoruz. Onlar bizi yaşatmak için, gönüllü yem oluyorlar.”
Dört yıl üniversite okumuş bir genç. 2 yılda yüksek lisans yapmış. Neden yüksek lisans diye soruyorum. “Cila olsun diye” cevabını veriyor. Bilinçsizce, amaçsızca, alelacele…
Sonra iş başvurularına gitmeye başlıyor. CV’ye bakıyorsun diğerlerinden hiçbir farkı yok, sadece isim farklı.
Gidip sağlam bir staj yapmamış. Kulüplerde, derneklerde, vakıflarda kısacası sivil toplumda yer almamış. Sadece okumuş. Farkında olmadan boş yere okumuş. Çevre yapmamış, insanlarla kaynaşmamış.
Rol modeli olan kişilerle tanışmak için hiçbir gayret göstermemiş. Şimdi iş arıyor ama milyonlarca CV ile aynı özellikte bir CV ile iş arıyor. İşin kötüsü yapmış olmak için yapmaya o kadar alışmış ki; Çalışmayı da verimli olmak, kendisini göstermek, deneyim kazanmak, o alanda en iyi olmak için istemiyor. Peki ya ne için? Cevap basit: Para, soruyorum “Ne kadar maaş istiyorsun?” Yanıt: “İki bin lira”
Gözleri ışıldıyor bu rakamı söylerken, bir ömür ufak ufak artışlarla bu ortalama da bir maaşa çalışılabilir. Alıyorum kâğıdı, kalemi. Basit bir hesap yapıyorum. Bak diyorum 2000 lira istiyorsun ya o 2000 liraya ayda 20 gün çalışacaksın. 20 güne böldüğünde günlük maaşın 100 lira yapar. O paraya da temizlikçi Fatma abla gelip evini temizlemez. Gözlerindeki parıltı kayboluyor. Bu hesabı daha önce hiç yapmamış. Boynu bükülüyor “Evet” diyor. “Peki, sen 18 sene bunun için mi okudun?” diyorum. Cevap vermiyor, ne desin ki? “Hayır” dese CV’si öyle demiyor. “Evet” dese, yüreği el vermiyor. Mesele bireyin kendisini daha lise sıralarında geliştirmeye başlaması hedeflerini koyması, üniversite de kendisini geliştirmeye ve hayata entegre olmaya çaba göstermesi, üniversite bittikten sonra bir işe herhangi bir maaşla girmesi ve orada kendini geliştirmeye devam edip iyinin peşinden koşması ve hep daha iyiye gitmesi.
Bu yazı üniversiteye başlamak üzere olan üniversite de okuyan, okulunu bitirmek üzere olan, iş hayatına atılmak üzere olan genç arkadaşlar için köprüden önce son çıkış olabilir. İş işten geçmeden ne için okuduklarının farkına varsınlar. Hayat bir anda akıp gidiyor.
Gençlerimizin hayatları akıl tokluğuna, karın tokluğuna avuçlarından akıp gitmeden bir amaç uğruna yaşasınlar…
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.