Yarışın içinde kalacaksak bu maçı almalıyız, karşılaşma bu... Lafı uzatmaya gerek yok... Çıkıp oynayıp alacaksın bu maçı... Kadro iyi...
Masuaku, adam eksiltme özelliğiyle sol önde... Haftalar önce olması gereken bir tercih... N'Dour ve Jao Mario kesik...
Neyse, dediğim gibi maçı alalım, hatta yarışta kalalım... Kapalının alt kısmı sorununu tekrar masaya yatırarak maçın içine geçiyorum...
Maçın daha başında Mert'in asırlık hatasıyla gol yiyeceğiz endişesiyle yüreğimiz ağzımıza geldi. Gol olmayan o topun dönüşüne kurbanlar kestik, adaklar adadık...
O top bir şekilde Semih'in ayağına kadar geldi. "Atamayana atarlar" altın ilkedir futbolda... Muhteşem vurdu Kılıçsoy: 1-0...
Şaşkın bakışlar, gevşek orta saha ve
Göztepe'nin sallapati kalemize gelmesini ateşlerken, Göztepe defansının
anlaşmazlığından tabelaya yansıyan bir gol daha kazandık: 2-0...
Lakin bu gol Beşiktaşlı topçuları rahatlatması gerekirken strese mi soktu, nedir? Habire Göztepe gelmeye başladı...
Ve bir korner topu karambolünde golü yedik: 2-1... Daha 15 dakika dolmadan gelen üç golden sonra oyun biraz oturdu...
Göztepe çekildi, biz öne çıktık... Lakin kaliteli ataklar geliştiremiyorduk... Bir tek 27'de iyi geldik, Rafa-Kılıçsoy iş birliğiyle... Olmadı o da...
Gelişlere izin verirsen, gidişlere ağlarsın... Ceza sahamıza gelen her topa vuran rakip oyunculara dur demeyen defansımız,
Mert'in yüzde yüzlük kurtardığı topun kornere gitmesini seyrederken, o kornerden gelen topu da seyretti! 2-2... Kadro iyi dedik ama oturmayan bir şey var sanki...
Orta sahada top kapamıyor, top yapamıyoruz. Adamların gelmesine izin veriyoruz ve ileride çoğalamıyoruz... İkinci yarıda 45-48 arası sahamızdan çıkamadık. Arkada durmayı istemek ve ilk yarıdaki oyuna çare bulamamak biraz hocalığın dışına çıkıyor gibi duruyor...
Hiç sevmedim bu işi... Hem sahamızdan çıkamıyoruz, hem arkada boşluk bırakıyoruz. Harbi tuhaf işler... Aksayan oyun, mücadele kazanamayan orta saha ve isyan etmeyen oyuncu topluluğuna kan değişikliği şart...
İlk etapta Ciro ve N'Dour'dan yana kullandı kartlarını Bronckhorst... Kaç gün izin yaptık bilmiyorum ama sahayı tam olarak gidip gelemeyen oyuncular var...
İşin garibi, maçın başından beri devamlı gelen rakibe önlem alamayan Bronckhorst var... Enteresan... 72'den sonra nasıl olduysa kıpırdamaya başladık... Üst üste ataklar, gol pozisyonları ve ahlar vahlar...
En büyük "vah vah" da o kadar bel bağladığımız Masuaku'ya... Öyle bir üçüncü gol yedirdi ki bize, hiç sormayın... Ne ayakta kalabildi ne rakibini düşürebildi.
Rezalet ki ne rezalet: 2-3... Mert'in ayakta duramamasına ömrüm boyunca cevap bulamayacağım herhalde... Yediği o dördüncü golün izahı yok. Hiç lafı uzatmayacağım...
Bu takımın bu halde olmasının tek sorumlusu Bronckhorst'tur... Hesap versin...
Hepinize iyi hafta sonları sevgili DENGE okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.