Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılından bugüne kadar suçlar hiçbir dönemde böylesine artmamıştı! İnsanlarımızın bir bölümü adeta suç makinesi haline gelmiş durumda…
Kırıkkale’de kocası tarafından katledilen Emine Bulut’u konuşuyoruz bir haftadır… Daha önceleri Özgecan’ı, Münevver Karabulut’u ve nicelerini konuşmuştuk. Herkes bir sebep söylüyor, oysa travmanın nedeni çok. Topluma giren virüs yüreği, ciğeri, mideyi dağıtmış toplum olarak iç kanama geçiriyoruz. Soygun, gasp, hırsızlık, terör, cinayet, cinsel saldırı, ırza geçme, taciz, fuhuş, çocuk anneler vs…
Yolda arabamızda giderken arkadan siren sesi duyuyor arabanızı sağa çekip duruyorsunuz. Ambulans yanınızdan son sürat geçerken “Allah yardımcısı olsun” diyorsunuz ve yolunuza devam ediyorsunuz. Sonra… Sonrası yok unutuluyor, gidiliyor. “Anne lütfen ölme!” “Ben ölmek istemiyorum!...” Bu can yakıcı cümleler “Emine Bulut” cinayetinden geriye kalan ve bizim de kalbimize bıçak gibi saplanan sözler oldu. O görüntüler çocuğun acı çığlığı, bütün vicdanları paramparça edip geçti. O kız çocuğuna dünyanın bütün psikologlarını getirseniz artık faydasızdır! O çocuk unutmaz, unutamaz! Sezai Karakoç’un bir şiiri vardır:
“Anne ölünce çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde bir siyah çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne”
Yani geride kalan manen ölür! O kızımızın şu an yaşadığını mı sanıyorsunuz? Anne ölme, derken annesinin ölümüne şahit olan o kızımız da annesinin ardından ne yazık ki manen ölmüştür. Üzülerek söylemeliyim ki “Kadın cinayetleri” hız kesmiyor. İstatistiksel rakamlarda da görüyoruz ki kadın cinayetleri hız kesmediği gibi artarak sürüyor. Artık bir şeyler yapma zamanı gelmedi mi? Kadın, erkek, çocuk, boşanma, evlilik… Kısacası aile kurumunu mercek altına alma zamanıdır. Bu daha nereye kadar böyle sürecek? Bakınız aile çözülüyor, ailelerin sosyo-kültürel ve ekonomik sorunları var diyen insanlara kızmadan, darılmadan, saldırıp hakaret etmeden bu sorunlarımızı konuşamaz mıyız acaba? Bu ülke, bu gelecek hepimizin. Aileler üzerinden hiç kimse siyasal hesaplar yapmamalıdır. Ailenin kutsallığı üzerinden gidip, biz ne gibi tedbirler alırız da şiddete karışmış, huzursuz, problem yaşayan aileleri kurtarırız diye yola çıkmak, çözüm odaklı meselelere bakmak çok mu zordur? Boşanan insanlara da apayrı bir perspektiften çözümler arayıp bulmamız gerekiyor. Nafaka sorununa mutlaka bir çözüm yolu bulmamız gerekiyor. Gerekiyorsa boşanan kadına devlet desteği verilsin ancak zaten sorunları olduğu için boşanmış ve akabinde artık iki yabancı olmuş insanlar bir de “Nafaka” meselesinden tekrar tekrar karakolluk olmasınlar.(Nafaka pek çok vakanın da nedeni olarak gösteriliyor!)
Kadın erkek tartışmalarının, kavgalarının geçimsizliklerinin, boşanmalarının, ayrılıklarının temelinde aslında burada sayamayacağımız kadar çok husus var. Sosyo-kültürel anlamda çok ciddi bir çözülme süreci yaşadığımız şu yıllar içinde genç evlilerin sorunlarını tartışacak, orta yolu bulacak, araya girecek, nasihatlarda bulunacak olgun insanlar da kalmadı artık… İşin en kötüsü de olgun insan dediklerimiz de çatır çatır kavga edip boşanıyor! Bu çağ bütün bildilerimizi bize test ettirip yeni baştan yorumlamaya zorluyor hepimizi…
“Emine Bulut” cinayeti artık son olsun diye bir yığın söz sarf edip sonra tekrar her şeyi unutuyoruz diye korkuyorum. Her gün her sabah bu meseleyi düşünelim, çareler arayalım, çocuk yetiştirirken dünya kadar bilgi vermektense “Bir insanın bir dünya olduğunu, bir insan öldürmenin dünyayı öldürmek” olduğunu anlatalım. Sevgi, şefkat ve merhamet duygusunu her bilgiye ekleyelim.
Türkiye’de eskiden de doğru dürüst bir adalet sistemi yoktu. Ama her bir bireyimizde merhamet vardı. Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim. Annem odunları sobaya atmadan önce odun kovasına iki üç kere vururdu. Nedenini sorduğumda “Oğlum içinde börtü böcek varsa çıksın da yanmasınlar” derdi.
O temiz kalpli insanlardan bugünkü gaddar insanlara gelebildik. Artık Türkiye’de adalette merhamette yok… Allah sonumuzu hayır eylesin!
Hepinize iyi hafta sonları değeri Denge okurlar.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.