Türkiye başbakanını ve yeni cumhurbaşkanını seçti. Millete, devlete ve kendilerine, yakınlarına hayırlı uğurlu olsun.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı…
Daha önceki cumhurbaşkanlarından çok önemli bir de farkı var. Yokluktan, mecburiyetten, gereklilikten değil sandıktan çıktı. Telkinlerle, tezgahlarla değil seçimle geldi.
CHP’lilerin Meclis’teki yemin töreni sırasında kendilerine söz verilmediği gerekçesiyle İç Tüzük Kitapçığını fırlatarak, salonu terk etmeleri içimi sızlattı.
O, meşhur Anayasa kitapçığı fırlatma olayından sonra siyasiler, kitap fırlatma işine tövbe ettiler sanıyordum. Yanılmışım.
CHP’nin Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini içine sindirememesini anlayabiliyorum. Fakat darılmasınlar, kusura da bakmasınlar, Erdoğan’ın ilk turda yüzde 52 oy alıp seçilmesinde en büyük pay, onlara ait!
Zira, Kılıçdaroğlu'da dahil hiçbir CHP’linin seçilebileceğine ihtimal vermediği bir adamcağızı Çatı Aday diye dayatmak, cumhurbaşkanlığını kendi ellerinle Erdoğan’a vermekti.
CHP, kendi partisinden bir aday çıkarsa, MHP’de kendi partisinden bir aday çıkarır. 30 Mart seçimlerindeki oyları alsalar 27+17:44 yapar yüzde 10 da Selahattin Demirtaş’ı koyarsanız Erdoğan ilk turda yüzde 46'da kalırdı.
Ekmek için Ekmeleddin gibi komik bir sloganla seçmenin karşısına çıkarsanız 12 milyon seçmeni sandığa getiremezsiniz.
Ben olsam hatalarımdan kaçmak yerine onlarla yüzleşmeyi seçerdim.
Muhalefetse eğer bilhassa cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bizzat rakibi Erdoğan’a en ağır eleştirileri yapan Selahattin Demirtaş’a baksınlar. Demirtaş, muhalefetten vazgeçmedi. AK Partili de olmadı.
Muhtemelen başta Erdoğan olmak üzere iktidara yine en sert eleştiriler ondan gelecektir. Gel gör ki Selahattin Demirtaş, CHP salonu terk ederken başta sosyal medya olmak üzere geniş bir kitleden küfür yeme pahasına Erdoğan’ı halkın seçtiği cumhurbaşkanı olarak alkışlıyordu.
Demek ki sadece kazandığın da değil, kaybettiğinde de lider olunabiliyormuş.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçtiğinde sevinmiştik fakat sevincimiz kursağımızda kaldı. Kendisi referandumda hayır oyu verilmesi için tüm Türkiye’yi gezdi, ama kendisi oy kullanamadı. Partiye Sinan Aygün, Aydın Ayaydın, Turan Tayanç, M.Lütfü Baydar gibi Demirel tandanslı adayları doldurdu. Hiç bir netice alamadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayları Ekmeleddin İhsanoğlu, MHP ve CHP'nin Köşk adayı olarak ortaya çıkarıldı. Ancak, adıyla tüm dil kurallarını zorladı. Kemal Kılıçdaroğlu, kendisini Ekmeloğlu olarak tanıttı. MHP Lideri Devlet Bahçeli Emsaleddin ifadesiyle Çatı Adayı'nın ismine renk kattı. Fetullah Gülen Hocaefendi ise, İhsan-ı Ekmel, İslam-ı Ekmel gibi ifadelerle adayı tanıtmaya uğraştı.
Adına bu kadar gaflar yapılan İhsanoğlu da destekçilerini aratmadı.İstiklal Marşı'nı Çanakkale Şehitleri şiiri sanan, Nazım Hikmet’i, Nazım Kemal olarak tanıtan, terör örgütü İşid’ten İdiş olarak söz etmesi gaf üstüne gaf yapması insanların gülmelerine yol açtı.
Babası Yüce Atatürk’ün devrimlerinden kaçarak Mısır’a sığınmış, kendisi Mısır’da doğmuş, büyümüş ve tüm dünyada şeriat üniversitesi olarak bilinen okulu bitirmiş ve hatta orada hocalık yapmış, Türkiye’yi hiç tanımayan, Türk insanının hasletlerini bilmeyen birini aday yapmak kimin fikriydi. Yarın yapılacak kurultayda bunlar sorgulanacak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi kendi yanlışları ile kurultayda yüzleşebilecekler mi?
Aslında CHP Gezi olaylarını anlayabilse bugün daha değişik bir konumda olabilirdi. CHP, Gezi'yi anlayamadı, Gezi'nin içinde olamadı ve Gezi'yi yönetemedi. Ne hazindir ki Sırrı Süreyya Önder ve Antikapitalist Müslümanlar, geziyi sahiplendiler. CHP, ortalıkta gözükmedi.
Gezi'deki gençler alabildiğine özgürlük istiyorlar. Kısıtlamaların kaldırılmasını istiyorlar. Adaletli bir yapı istiyorlardı. CHP, o gençleri anlayabilseydi. Onların söylemlerine sahip çıkarak o söylemleri geliştirebilseydi? 12 milyon seçmen sandığa gitmemezlik edemezdi. Tabii içe sinecek bir aday olması koşuluyla. Yarın kurultay var o seçilmiş, bu seçilmiş ne anlamı var? Kafa ve düşünce yapısı değişmedikçe partiye rahmetli Erbakan Hoca'nın arkadaşı Mehmet Bekaroğlu’nu davet eden kafa, partide oldukça AK Parti daha çok seçim kazanır. CHP, bu kafayla 2015 seçimlerine giderse baraj altında kalması mukadderdir. Zira, hiç kimse artık mecburiyetten CHP'ye oy vermek istemiyor.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.