Takip Et
  • 31 Ocak 2020, Cuma

ZELZELE!

Hepimiz deprem kelimesini kullanıyoruz ama sallanma, sarsıntı kelimelerini zelzele daha iyi ifade ediyor diye düşünüyorum. Türkiye’nin 1. Derece deprem kuşağında olduğunu hepimiz biliyoruz., yıllarca öncesinden tedbir aldık mı? Hayır, zira biz millet olarak günlük yaşıyoruz.

Ben ilk depremi 6 yaşındayken oturduğumuz Balıkesir’de hissettim. 18 Mart 1953 saat: 21.06’da meydana gelen dış merkezi Yenice İlçesi’nin 12 km doğusunda bulunan bu deprem kuzeybatı Anadolu’da geniş alanlarda hissedilmiştir. Depremin yüzey dalgası ve odak derinliği ise 10-12 km arasındadır. Deprem sırasında Yenice ile Gönen arasında yüzeyde izlenebilen 50 km uzunluğunda bir kırık hattı görülmüştür. Asfalt ve stabilize yollarda derin yarıklar oluşmuştur.

Depremden sonraki iki ay içinde Kandilli Rasathanesi 600 adet artçı deprem kaydetmiştir. Depremden en çok hasara uğrayan yerler, Yenice ve Gönen ilçe merkezleridir. Büyük sayıda yapı hasara uğramıştır.

Bu deprem sonucunda 30 bin kilometre karelik bir alanda tahribat ve hasar oluştuğu belirtilmiştir. 8 binden fazla yapı yıkılmış, 211 okul, 176 resmi bina, 27 cami yıkılmış, toplam 250 kişi yaşamını yitirmiştir. Yenice İlçesi fay üzerinde kurulduğundan hasar çok fazla olmuştur. Biz depremi babam ve arkadaşlarının köylere aşı yapmak için gittiği üzeri brandalı bir arabada günlerce kalarak geçirdik. Arkasından yüzlerce deprem; bize hiç birisi ders olmadı.

1999 Gölcük-Sakarya depreminden bir hafta sonra büyük oğlumu vatani görevi için Sakarya’ya götürmüştüm. Gördüğüm manzara karşısında adeta şaşırıp kalmıştım.

Sakarya’da adliye binası yıkılmış, mahkemeler tahta barakalarda yapılıyordu. Karamürsel’in İstanbul Bulvarı’nda yıkılmayan binaları kalmamıştı. Aydın'daki bulvarı düşünün... Şehitler Abidesi’nden biri bir tokat atmış, Yeni Dörtyol’a kadar olan binalar domino etkisi gibi birbirlerinin üstüne yıkılmıştı. 20.000 civarında insan yaşamını yitirdi. Akıllandık mı? Hayır...

Sadece insan değil, topraklar da huyunu değiştirdi. Yerin altından hatlar döşüyorlar korkularımıza ve canımıza. Adına deprem denen toprak canavarı “beni ciddiye alın, yoksa hiç ummadığınız anda ayaklarınızın altındaki örtüyü çekerim!” diyor. Işığın değeri en çok karanlıkta hissedilir. Bir insan toprağın altında kaldığı zaman üzerindeki bir taş parçası bile koca bir kaya gibi ağırdır.

Ama o insanı enkazın içinden yukarı çekerken nasıl da hafifler insan sihirli bir masalda galip gelmişçesine. Enkazın altı bile umutla aydınlanır. Küçük bir kız çocuğu toprağın altından çıkarılırken hayatını bir kenarı bırakıp “annemi kurtarın” diye haykırıyorsa bir parçası hala toprağın altında duruyordur. Parmakları hala annesiyle kenetlidir. Minicik göğsünde kocaman bir dünya vardır. O duyguların yaşı da sorulmaz, hacmi de…

Deprem çaresizlikler kadar fedakârlıkların yansımasıdır.

Anne ve baba evleri üzerine yıkılırken 2.5 yaşındaki kızlarının üzerine kendilerini siper ederek ölüyor da kız çocuğu enkazdan sağ çıkarılıyorsa, orada ilahi bir koruma duygusu vardır. Yaşattıkları çocuklarını bu dünyaya emanet eden iki melek… Şimdi cennetin kalbi atıyordur ikisinin de ruhlarında.

Depremlerde uzmanlar tarafından sarsıntılar gezdirilir ekranlarda. Korku, ölüm üfleyen rüzgarın evlerde, odalarda gezmesidir ve esmesidir. Huzur, alınan tedbirlerin rüzgarın sesini ve esmesini kesmesidir.

Teknolojiye meraklıyız ama sahte görüntülerle ve kışkırtıcılıklarla insanlara korku tüneli açanlar var. sosyal medyadaki yarasaların üzerini arasalar bir damla insanlık bulamazlar. Böyle günlerde bile…

Böyle günlerde birlik ve bütünlük içinde olduğumuzu görmek ve insanların yardımlaşma çabalarını izlemek gurur ve huzur veriyor insana.

O insanların çabaları, enkaz kaldırma çalışmaları bu ülkenin yıkılmaz olduğunu gösteriyor. Bunun adı; yüreklere su serpmek. Bunun adı; hayat vermek. Bu gurur da bizim insanlarımıza ait. Televizyonları izliyorum, bizim insanlarımız depremde sokaklara fırlıyor, Japonya’da ise insanlar evlerine ya da kapalı yerlere koşuyorlar. Deprem insanları öldürmüyor, binalar insanları öldürüyor. Ah bunu bir anlayabilsek…

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum değerli Denge okurları!

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.