Adalet Bakanı Abdülhamit Gül başlıktaki sözü hâkim ve savcılara hitaben söyledi. Amaç iktidarlarının 18. yılında akıllarına gelen Ekonomik ve Hukuk reformlarıydı. En yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi hak ihlali var dediği kararları yerel mahkemeler tanımazken, bizzat sayın Erdoğan:” Bu kararlara uymuyorum. Saygı da duymuyorum.” Demedi mi?
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, bu koltukta üç yılı dolduran kendisi değilmiş gibi, yargının tartışmalı işlem ve kararlarından yakınarak “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyor.
Belki adalet çığlıkları bakanlığın gri duvarlarını aşamadığı için Bakan Gül duymamış olabilir. Gül bilmeli ki çok sayıda vatandaş, siyasal bildiri niteliğindeki iddianamelerle tutuklanarak hapse mahkûm edilirken, bir kısım imtiyazlı zümre ise adeta adaletle dalgasını geçiyor.
Şimdi son dakika sitesinden Metin Cihan’ın yazısında anlattığı olaya bir göz gezdirelim:” 16 yaşındaki Burak staj yaptığı Rixos Hotel’de öldürüldü. Otel Fettah Tamince’nindi. Emniyet Müdürü soruşturmayı engelleyip, otelin yönetim kuruluna alındı. Ailenin çabasıyla 9 yıl sonra dosya tekrar açıldı. Bir şüpheli yurtdışına kaçtı. Müge Anlı anne ve babayı canlı yayına çağırdı. Durum alt yazıyla izleyicilere duyuruldu. Mikrofonlar takıldı. “Yayına 8 dakika” anonsu duyuldu. O esnada yönetmen içeri girip hemen stüdyodan çıkmalarını istedi. Aile sebebini sordu. Yanıt:” Bakanlıktan aradılar.”
Burak’ın ailesi pes etmemişti. Günde 12 saat çalışıp staj bitirmeye çalışan Burak’ın tek arzusu parasını biriktirip bir laptop sahibi olabilmekti.
Tekirdağ’daki babası ise ona sürpriz hazırlıyordu. Döndüğünde kendisine laptop hediye edecekti. İkisi de planlarını gerçekleştiremedi. Burak’ın hayatına Antalya’da son verdiler.
Birlikte staj yaptığı diğer öğrenciler paralarını alkol, sigara ve madde kullanımına harcıyordu. Burak’ın para harcamayıp biriktirdiğini bildikleri için onu döverek parasını alıyorlardı. Burak olanları sırdaşı Gamze’ye anlatmıştı. Gamze de savcıya anlattı.
Burak’ın ölmeden önce Gamze’ye anlattığı bir şey daha vardı. Diğer stajyer çocukları taciz eden birinden bahsetti. Gamze savcılıkta bunu da anlattı. Staja gönderilen lise öğrencileri, yaşı büyük çalışanlarla aynı pansiyonda (bazen aynı odada) kalmak zorundaydı. Olay gecesi olay mahallinde 43 ve 25 yaşlarında iki çalışan ile diğer stajyer öğrenciler vardı. Burak o gece mesaiden dönünce odasına çekilmişti. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte boş havuzun içinde cansız bedeni bulundu. Sonradan adli tıp ve kriminal büro raporlarında da doğrulanacağı üzere Burak’ın ölümüne neden olan darbeler, darp ve yüksekten düşmeye ve atılmaya işaret ediyordu. Ölmeden önce gözü morartılmış ve bacağının aynı noktasına sopa vb. bir şeyle defalarca vurulmuştu.
Rixos içindeki 3 katlı binada personel kalıyordu. Burak’ın cansız bedeni, bina önündeki boş havuzun ortasında bulunmuştu. Havuz binaya 4 metre mesafedeydi. Bulunduğu nokta ise havuz kenarına 1,5 metre uzaktı. Yani düştü denilen yerden 5,5 metre uzakta bulunmuştu.
O sabah nöbetçi savcı bugün ise milletvekili olan Rafet Zeybek yıllar sonra “görür görmez cinayet olduğunu düşünüp buna göre dosya açtım.” Demişti. Ertesi günden itibaren dosyayı devralan savcı Ümit Yaşar Özdemir ise bir yıl sonra emekli olacaktı. Dosyaya bile bakmadı.
Tanık ya da şüpheli olabilecek stajyerlerin ifadeleri kopyala ve yapıştır şeklinde alındı. Şüpheli konumdaki iki çalışanın ise çıkışları verildi ve kaybolmaları söylendi. 16 yaşında bir çocuk öldürülmüştü ancak ona ne olduğunu araştırması gerekenler dosyayı kapatma derdindeydi.
Olayı haber alan babası Murat Oğraş Tekirdağ’dan Antalya’ya geldi. Burak’ın cüzdanı ona teslim edildi. İçinde sadece bir lira seksen kuruş vardı. Telefonu ise kayıptı. En son 23.53 de sinyal vermişti. Bir daha hiç bulunamadı, telefon imha edilmişti. Savcılık tanık dinlememekte ısrarlıydı ama gönüllü bir tanık çıktı. 7. kattaki balkonundan olay yerini gören emekli öğretmen, Fedai isimli şahsın çatıya çıkarak bir telefon bıraktığını, bir süre sonra geri dönüp telefonu bir havluya sarıp geri aldığını anlattı.
Fedai isimli şahıs “o telefon bana aitti” dedi ama neden olay yerine bırakıp neden havluyla geri aldığını açıklayamadı. Ayrıca görgü tanığına göre o telefon siyahtı, Fedai’nin telefonu ise beyazdı. Söz konusu Fedai kendi ifadesine göre, Burak’ı son gören kişiydi.
Burak’ın oda arkadaşı olan diğer stajyer öğrencinin hiçbir zaman ifadesi alınmadı. Olaydan sonra memleketine döndü ve psikolojik tedavi gördü. Konu hakkında hiçbir zaman konuşmadı.
Bakanlık adına taziye ziyaretine giden Meral Kütüklü isimli şahıs, aileye Rixos Otel’in teklifini iletti. Susmaları karşılığında bir milyon lira teklif etmişti. Evden kovuldu. Baba ertesi gün Antalya’ya gidip şikâyette bulundu. 4 tanığa rağmen takipsizlik verildi.
Babanın Emniyet Müdürüyle ve savcıyla görüşmeleri nedense hiç mümkün olmadı.
Olaydan 1 yıl sonra savcı emekli oldu. Emniyet Müdürü Ali Yılmaz’da emekliliğini istedi. Rixos marka değerini korumuştu. Mükafatını aldı. Rixos yönetim kuruluna direktör olarak atandı. Otel sahibi Fettah Tamince’yle mutlu mesut pozlar verdi.
Fetttah Tamince’nin yargıya müdahalesi bununla sınırlı değildi. Fetullah Gülen’in talimatıyla davrandığını itiraf ettiği halde servetine yaslanarak aklandı.
Dosyanın yeni savcısı Haki Çeliker’in sözlü ve yazılı talimatları uygulanmadı. “Şüphe var, tanık var, rapor var neyi bekliyorsunuz?” diye resmi yazı yazdı, fayda etmedi. Yine yazdı yine fayda etmedi. Sonunda pes etti, şüphelilere takipsizlik verip dosyayı kapattı.
Ulusal Kriminal Büro sosyal medyadan babaya şunu yazdı. “İlk kez sosyal medyadan yanıt verme gereği duyuyoruz. Oğlunuzun failleri bizce belli. Savcının kendi inisiyatifinde olsa ortaya çıkartırdı. Allah canileri koruyanların elbet cezasını verir diye umuyoruz.”
Ailenin pes etmediğini gören savcı Haki Çeliker yeterli şüphe, tanık ve delilin olduğunu, bu cinayet soruşturmasında şüpheliler hakkındaki takipsizliğin kamu yararına kaldırılmasını talep etti. Adalet Bakanlığı reddetti.
Burak’ın ailesi ve avukatları dosyaları yeniden incelediler şüpheli Cihan isimli şahsın yeniden dinlenmesini istediler. Şahıs dosyanın yeniden açılabilme ihtimaliyle yurt dışına kaçmıştı.
Burak’ın ailesi aradan geçen bunca zamandan sonra adalet arayışlarına kaldıkları yerden devam etmeye karar verdiler ve dosya 9 yıl aranın ardından yeniden açıldı.
“Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyen bakan sayın Gül’e hodri meydan! Bakalım bu kez adalet yerini bulacak mı?
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.