Bugün 20 Eylül Cuma, benim doğum günüm. Yıllar ne de çabucak geçmiş… Bu ayda doğduğum için mi bilmiyorum Eylül benim en çok sevdiğim aydır, İçinde hüzün ve mutluluk barındırır. Bugün aynı zamanda büyük şair ve ozan 70’li yıllarda birlikte olduğum Ruhi Su’nun ölüm yıldönümüdür, Her 20 Eylül de mutluluğu ve hüznü bir arada yaşarım. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirini Ahmet Kaya gür sesiyle söylüyordu.
“Dostum, güzel dostum,
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
Benim her 20 Eylül’de bir yanım yaprak döker hüzünlenirim, bir yanım bahar umutlanır mutlu olurum. Güne deniz kıyısından başlanmıyorsa, güneşin altında yatanlar eskisi gibi haşlanmıyorsa göçe hazırlanıyorsa kuşlar, sahile vuran deniz yıldızları tekrar denize atılmıyorsa, ağustos böceği pılısını, pırtısını toplamış gidiyorsa, ve karıncalar azalıyorsa git gide. Yaz bitti demektir. Balkon kapısını açıyorum, berrak ve serin bir ışıkla aydınlanmış rüzgar içeri doluyor. Bu ışıkları da tanırım, bu rüzgarı da. Son baharın ışıkları bunlar: Keskin ve uzak. Eylül’ün şöyle bir değip geçen ilk rüzgarları, içimden geçenleri bir bilseniz yine Eylül geldi mutlu ve hüzünlüyüm. 100 yıl kadar önce ünlü Fransız yazar Andre Maviros son bahar ve yaşlanma ile ilgili düşüncelerini kaleme alırken: “ İlkbaharın yaza, yazın sonbahara geçişi o kadar ağır olur ki, olup bitenler çoğu kez fark edilmez. Sonra soğuk bir sabah karlarla fırtınalarla kış gelir. Ve ondan sonrası bundan sonra yaşayacağınız sürenin yeni ve farklı bir dönem, bir “Yaşlılık dönemi” olduğunda ilk habercisidir. Kısacası, bedeniniz ilkbaharı çoktan bitirmiş, yazın keyfini çıkarıp gününü gün etmiş tam da Eylül’ün huzurlu sessizliği içindeyken o fırtına kışı tetiklemiştir. Kış kapınız da ise fırtına bahanedir. Ya Eylül’deki gönül fırtınaları…
“Kuytu ormanları, tenha bağları
Geziyor mevsimin yorgun rüzgarı
İnce dallar kırık, yapraklar sarı
Geçmiş bu yoldan da, belli son bahar.”
Deniz kıyılarındaki gitar sesleri duyulmuyor da sokak pencerelerinde rüzgarın ıslık sesleri duyuluyorsa. Balkonlardaki ince saz sefaları susmuşsa, kalbi kırık şarkılar eşliğinde yarım kalan sevdaların anonsları başlamışsa. Yapraklar kayık olup havuzlarda yüzüyorsa ve güneş erkenden çekiliyorsa dünyadan Eylül gelmiş demektir. Gözlerde ki tuzun rengi hüzün rengine dönüşmüşse, anızlar yakılmaya başlamışsa, sokaktaki çocuklar okul telaşına düşmüşse, kanımızı kıpırdatmıyorsa şehirler. Ve yine tutsak kalıyorsak trafik denen zulme yaz bitti Eylül geldi demektir. Gözler yorgunluktan kapandıysa, grup vakti çektiğimiz fotoğraflarda kaldıysa, mendil sallıyorsa bize o sıcak anılar ve bir mevsim daha azalmışsa ömrümüzden yaz bitti Eylül geldi demektir. Birazdan yağmurlar, soğuk rüzgarlar başlar. Üşümeye başlar ruhumuzda, pencere önündeki kuşlarımız da! Yüreklerin, vicdanların bile buzlaştığı bir dünyada, içimizi ısıtan güneşten başka neyimiz var ki zaten! Güzel çamlıda yaşayan değerli hocam Mehmet Fikret Ünalan’ın güzel bir şiiriyle bu yazımı sonlandırıyorum:
Hakk’a şükür ediyoruz
Geldik gördük şu dünyayı
Yavaş yavaş gidiyoruz
Övdük yerdik şu dünyayı
Kimi astı, kimi kesti
Kimi yağdı, kimi esti
Çözemedik gitti testi
Bozduk kırdık şu dünyayı
Uyamadık gitti paya
Attan indik kaldık yaya
Yer arayıp çıktık aya
İtiverdik şu dünyayı
Zaman sardı ip zannettik
Dolduracak küp zannettik
Yuvarlağı top zannettik
Delip yardık şu dünyayı
Sığamadık bendimize
Soramadık kendimize
İnanmadık andımıza
Ele sorduk şu dünyayı
Barış dedik savaş çıktı
Akan kanlar ciğer yaktı
Öfke nefret yuva yıktı
Çekip vurduk şu dünyayı
Özgürlüğe bayrak açtık
Kanat açıp göğe uçtuk
Bazen tokken bazen açtık
Büküp dürdük şu dünyayı
İzan dedik akla zarar
Dünya şaşmış bize sorar
Ehli adem çare arar
Demek yorduk şu dünyayı
Pire için yorgan yaktık
Biz yine de güzel baktık
Gülümsedik güller ektik
Aşkla sardık şu dünyayı
Kul Fikretim yaşım erdi
Dünya hali beni gerdi
Mevlam alır, mevlam verdi
Biz mi kurduk, şu dünyayı.
Hüzün ve sevinç barındırır Eylül ayları.
Hepinize iyi hafta sonları değerli denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.