Siyah ve beyaz en sevdiğim renklerdir. Ama hayatımızda sadece siyahlar ve beyazlar yok ki! Griler de var, işte şu karantina günlerinde biz de griler arasında kaybolup gitmekteyiz. İnsanların aylardan beri karantina altında evlerinden dışarıya çıkamadığı bu günler hep aklımızda kalacak...
Hatıra defterlerinin arasına unutulamayacak öyle şeyler girdi ki...
Sessizliğin sularına çekilen at karıncaları gibi usulca bekliyoruz, kim bilir daha neler göreceğiz...
Şairin "Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş" deyişi gibi...
Ve yalnızlığın şarkısı bitiyor gibi... Düşüncelerinden dolayı kendini toplumdan soyutlayan ve uzaklaşan Jean Jacques Rousseau'nun (Jan jak ruse)" bir yalnız geçerin düşleri" adlı eserindeki gezintilerinden birinde söylediği; "İşte yeryüzünde yalnızım, kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne bir benzerim, ne dostum ne de ait olduğum bir toplum.
Son üç aydan beri hepimiz Rousseau'nun tarifindeki insanlar gibi olmuştuk... Nihayet bitiyor yalnızlığa dair tüm şiir ve şarkılar...
Kalabalıklar içinde yalnızlaştırılan milyonlarca insan düşleriyle aramızda yaşıyordu. Diliyoruz ki bir daha karantina günlerini yaşamadan virüs belasından kurtulur dünya...
Eski ya da yeni bir dünya mı kurulduğuna dair söylentilerin ne kadar gerçek olduğunu yaşayarak göreceğiz.
Lakin doğruları sadece kendine, yalanlarını da başkalarına söylemeye devam ettikçe bir şeyin düzeleceğine de inanmıyorum.
Türkiye'de çok önemli bir kesim var ki, değil gezip tozmaları,sokağa çıkmaları bile yasak. 65 yaş üzerinde olanlar! Yasağın gerekçesi şöyle: "Bunlar yaşlı olduğu için virüs çabuk kaparlar, kaptıktan sonra hastanelik olurlar. Tedavileri hem güçtür, hem de pahalıdır. Dolayısıyla en iyisi bunları evde tutmaktır”. Bu yasak artık resmen saygısızlığa, zulme ve işkenceye dönüştü. Beylerin keyfi yerinde olursa 65 yaş üzerine bazen, yasaklı günlerde birkaç saatliğine çarşı izni veriliyor. O da yürüme mesafesinde araba falan yok! Yahu bu adamlar zaten zor yürüyorlardı şimdi onu da unuttular dalga mı geçiyorsunuz?
Bilim kurulu üyesi olan bir profta bizi antika arabalara benzetmiş, biraz daha sabretsinler demiş yahu bizi bari birinci derece sit alanı ilan edin de herkes rahat etsin!
Büyüklerine saygısı olmayanların kendilerine de saygıları olmaz! Bunlar yaşlılığı ölümden daha korkunç yaptılar! 65 yaş üzerinde olanlara yapılan haksız muamele nedeniyle sosyal medyada tepki mesajlarından geçilmiyor.
65 yaş üzerinde olanlara, sanki salgının esas sorumlusu onlarmış gibi bir ayrıcalıkla davranılıp, sokağa çıkma yasağını ısrarla, inatla devam ettiriyor, sadece pazar günleri saat 14.00 ile 20.00 arasında lütfen izin veriyorlar!
Getirilen yasaklarla birlikte bu yaş grubunun uğramadığı hakaret kalmadı. Bankalardan kendi paralarını bile çekmekten aciz hale getirildiler!
“Taşıyıcı riskli grup, korunmaya muhtaç zavallılar” olarak nitelenen bu insanlar toplumsal hayattan adeta dışlandılar!
Sokağa çıkamadıkları için emlak vergilerini yatıramadılar. Alacakları var borçları var!
65 yaş üstündeki grubun büyük bir kısmı eğitimli, bilgili, hali vakti yerinde, ev-bark sahibi insanlardan oluşuyor. Kimsenin onları korumak adına işgüzarlık yapması, haklarını kısıtlaması gerekmiyor. Yapılan iş Anayasa’ya aykırıdır!
65 yaş üstüne getirilen yasağı 3 aydır sürdürenler, iyilik yapalım derken belki de farkında olmadan onların sağlıklarını da bozdular.
Bu gruptaki insanlarımız ihtiyaçlarını gideremedi, gerekli sağlık kontrollerini yaptıramadı, ruhsal ve fiziksel bakımdan çöktü!
Unutulmasın ki, en güvenilir kişiler eski dostlardır. En güzel içilenler yıllanmış şaraplardır. En rahat okunanlar da eski yazarlardır.
Bugün ülke yönetiminde olanların büyük bir bölümü de 65 yaş üstünde. Böyle olduğu halde onlara yasak yok! O kişiler koca devleti yönetiyor ama 65 yaş üstü vatandaşlar kendilerini bile yönetemiyor. Öyle mi?
Dünyadaki tüm uygar ülkelerin hiçbirinde böyle anti demokratik bir yasak yok. Yetti artık! 65 yaş üstü yurttaşlara yapılan haksızlığa biran önce son verilmeli! Onlar cüzzamlı değil zira…
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.