Tel canbazlığı yaptığı dönemde yüzlerce insanın ayakta alkışladığı cambaz Abdullah Koçarlı kalbine yenik düştü.
Türk filmlerine konu olacak bir hayat hikayesi olan cambaz Abdullah Koçarlı, üvey annesinden yediği dayaklar canına tak edince, 10 yaşında Milas Karadeveci otobüsüyle İzmir'e kaçmış.
1943 yılında geldiği İzmir'de Enternasyonal fuarı vardır. Mevsim sıcak olduğundan fuarın içindeki yeşilliklerde yatıp kalkar. Tel cambazlarının olduğu çadır çok ilgisini çeker. ‘ Seninle Bir Dakika ’ şarkısı ile yıldızı parlayan Semiha Yankı' nın babası çukur Muammer' in yanında 150 kuruş Yevmiye ile işe başlar. Yıllarca onlarla birlikte olur. ‘Semiha benim elimde büyüdü, küçük olduğundan ona ben bakardım. Abisi Metin çok iyi bir cambazdı. Bir gün düştü ve rahmetli oldu.
Semiha şarkı söylemek için geldiği İzmir' de yıllar sonra görüşmüştük, sonra yollarımız ayrıldı’. ‘Aklımın ucundan geçmezdi ama bir gün kendimi tellerin üzerinde buldum. Cambazlık yaptığım süre içinde bir kere düştüm. İyi cambazdım yani’ demişti.
Bir ara Adana'ya yerleşen Abdullah Koçarlı, burada bir cambaz grubu olan Cihan Akın Akrobat Köpekler grubunda çalışır. Onlarla birlikte yurt dışında da gösterilerde bulunur.
Tel canbazlığının yanında, sihirbazlıkta yapar. En büyük olan lamba yakma sahnesinde, ters akıma kapılarak çarpılınca, cambazlığı da sihirbazlığı da bırakıp memleket yollarına düşer .
1965 yılında geldiği Bafa Gölü'nün kıyısındaki Canlı Balık Restaurantta çalışmaya başlar.
O yıllarda Bafa kıyısında tek restoran olan Canlı Balık’ a, ülkede yeni gelişen turizm nedeniyle birçok turist gelmektedir.
Birçok yabancı turist karavanla, eski Volkswagen arabalarla, bazı hippiler de sırt çantaları ile gelerek Bafa'nın zeytinlikleri altında çadır kurarlar.
Abdullah Koçarlı’ yı ara sıra yaptığı sihirbazlık numaraları yüzünden yabancılar çok sever. Hatta Bodrum'a gezmeye gittiklerinde onu da yanlarında götürürler. Ancak işler kaldığından dükkan sahibi onu işten çıkarır. O da gazinonun karşısına derme çatma küçük bir çardak yapar. Bir çimento kağıdın üstüne ‘Sihirbazın Yeri’ diye yazar ve turistlere bira, gazoz, balık-ekmek satmaya başlar. Gelen müşterilere sihirbazlık numaraları yaptığından, gazinonun müşterileri de onun büfesine gitmeye başlar. Bu duruma çok sinirlenen gazino sahibi, Koçarlı'nın büfesini, silahı ile delik-deşik eder. Koçarlı bu durum karşısında ‘ bize burada ekmek yok’ diyerek orayı terk eder ve gölün karşısındaki Serçin köyüne gelir.
Serçin köyü muhtarı tarafından ölünceye kadar kaldığı küçük evin yeri kendisine verilir. Parası olmadığı için dağdan topladığı taşlarla 9 metrekarelik bir oda yapar. Bulunduğu arazi de hiç ağaç olmadığını görür. Arkasındaki kıraç dağa inat, evinin etrafına ağaçlar dikerek yaşam alanını yeşillendirir. Büyük Menderes Nehrinin yanındaki yaşam alanına fıstık çamı, zeytin, badem, nar, iğde, incir, şeftali, kayısı, karaağaç, kara selvi, zakkum, dut, ayva ve asma diken. Koçarlı; ‘Ben ağaçlar ve çiçekleri çok severim’ demiştir.
Hiçbir yerden geliri olmayan ve sadece yaşlılık maaşından aldığı o parayla, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdüren Koçarlı yiyeceği sebzeyi de kendisi üretmiştir. Elektrik telleri evinin üzerinden geçmesine rağmen, ölünceye kadar gaz lambası ile aydınlanmıştır. Evinde buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon gibi eşyaları hiç olmamıştır. Tek lüksü küçük pilli radyosuydu.
Hayatını, kış aylarını iki kişinin zor sığacağı tek odalı evinde, yaz aylarını da, evin karşısından geçen Menderes Nehri'nin kıyısında kurduğu çardakta geçirirdi.
1950'li yılların dünyaca ünlü tel cambazı ve sihirbazı olan Abdullah Koçarlı, bir zamanlar kendisini çılgınca alkışlayan kalabalıklardan uzak bir şekilde, Bafa Gölü'nün yanı başında, Menderes'in sularının geçtiği yerde yıllarca mütevazi bir hayat sürdürdü. 88 yaşında kalbine yenik düşerek, çok sevdiği topraklara veda etti. Sevenleri tarafından Serçin Mezarlığı'na defnedildi. ‘Cambazlık yaptım, sihirbazlık yaptım herkesin falına baktım. Bir kendi falıma bakamadım. Hayat 10 yaşından beri oradan oraya sürükleyip durdu beni. En sonunda suyun kenarına geldim. Yaşamım bu suyun kenarında geçti. Ben buranın en güzel günlerini gördüm. İçtiğim, yıkandığım sular bugün ne hale geldi, bizden sonrakiler daha ne görürler bilmem artık’ diyerek son noktayı koymuştu.
Geride bir yığın yaşam hikayesi, tek odalı evi, pilli radyosu, bisikleti ve eşyaları ile, sihirbazlık sandığı ve hayranlarının alkışladığı dönemlerine ait fotoğrafları kaldı. O mütevazi hayatı ile mutlu bir yaşam sürdürse de ne yazık ki sağlığında Abdullah Koçarlı’ ya pek sahip çıkılmadı.
Aydın Büyükşehir Belediyesi bu eve ve onun değerlerine sahip çıkarak ‘Cambaz Abdullah'ın Anı Evi’ olarak düzenleyebilirse Serçin’e ve Bafa Gölü'ne gelen konuklar ziyaret edebilir, aynı zamanda evi zamanla yıkılmakta kurtulur ve anıları hikayeleri yaşatılır.
İyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.