Gazetedeki fotoğrafa dikkatlice bakıyorum. Bilim Kurulu Üyesi üç Profesör Mehmet Ceyhan, Necmettin Ünal ve Kemalettin Aydın bir masada yemek bekliyorlar, aralarındaki mesafe 40-50 cm. Ve yüzlerinde maske yok…
Zaten geçenlerde bir profesör de ‘maske takmayın, maske takmak ölüme götürür’ demişti. Biz kime inanacağız şimdi? Zaten bizim halkımız da maskeyi ya koluna ya boynuna ya da arabasının aynasına takıyor. Ha bu arada korona vakası ile Türkiye’de ne çok profesör olduğunu da öğrenmiş olduk.
Prof. Mehmet Ceyhan: ‘’ Kafe ve lokantalarda malzemeleri hazırlayanları görmüyoruz. Onların içinde virüs taşıyan birileri varsa eğer onlar, bardağı kirletebilir ve o şekilde gelebilir size. Bu şekilde bulaşanlar biliniyor. Çay kahve içecekseniz yanınızda bir kolonyalı mendille ağzınıza gelecek yeri silmeniz gerekir. Ellerinizi de temiz tutmanız gerekir’’ demekteydi. Gördüğüm resimde üç bilim adamımız da maskesiz, mesafesiz çorbalarını bekliyorlardı.
Korona'nın çilesini biz 65 yaş üzerindekiler çekiyoruz hala sabah 10’dan önce akşam 20’den sonra sokağa çıkmamız yasak… Size şimdi hiç yorum yapmadan bir tıp adamının Op Dr. Bilgehan Bilge (Beyin Sinir Omurilik Cerrahı) tarafından yazılan yazıyı paylaşmak istiyorum: ‘’ Maske tak, mesafeyi koru!.. Neden? Maskenin bu virüsü durdurmayacağını affedersiniz ‘’ eşek ‘’ gibi biliyoruz.
Ve hatta profesyonel olarak kullanılmadığında bırakın korumayı, bu maskenin virüs biriktirme ve üreme merkezleri olduğunu, hastalığı basit bir şekilde atlatacak insanları yoğun bakımlara sürükleyeceğini ve hatta öldüreceğini de “Eşşek” gibi biliyoruz. Maskenin tetiklediği diğer hastalıklardan bahsetmekten de usandım. Bu konu ayrı bir trajedi…
Sosyal mesafeymiş. Şu halimize bir bakın. Kimi bir metre, diğeri bir buçuk metre üzerinden birbirini yargılıyor, kurallar kanunlar çıkartıyor. İnsanlar sosyal mesafe üzerinden çatışıyor. Oysa öyle bir mesafe yok. Defalarca ispatlandığı gibi ’’sosyal mesafe‘’ kovid-19 için geçerli bir kural değil. 1930 yılında ilkel koşullarda tüberküloz (verem- ince hastalık ) için ortaya atılmış bir teori sadece sosyal mesafe… Verem salgınımı yaşıyoruz? İlla ki ‘’sosyal mesafe‘’ diye tutturacaksınız, bu mesafe kapalı alanda 9 metre ama oda içerisinde hiç hava akımı olmayacak. 24 derece sıcaklık olacak, deniz seviyesinde olacak ve ortam nemi % 50 kadar. Açık havada hiçbir anlamı yok. Belki 50 Belki 100 metre veya daha çok. İşte bu da 2020 çalışması. Maske efsanesi bitti. Sosyal mesafe ise zaten evlere Şenlik!.. Peki o zaman “yönetici sınıf” olarak ne yapacaksınız? Böyle demekle olmaz bu iş birader. TBK ile bütün sorumluluğu halkın üzerine yıkamazsınız. TV'lerde "Bilinçsiz insanlar sosyal mesafeyi hiçe saydı". " Maskeyi burunlarının altına indiren cahiller." Gibi yaygaralar da işe yaramaz. Bırakın bu işleri. Önce toplum sağlığını gözeteceksiniz. Toplumun bağışıklık sistemini güçlendireceksiniz. Nasıl olacak o iş.
Toplumun bağışıklık sistemini nasıl güçlendireceksiniz? Oldukça basit. Etin kilosunu on lira yapacaksın, limonun kilosunun elli kuruş yapacaksın, taze sebze ve meyvayı sübvanse edeceksin. Bedava yumurta, süt ürünleri dağıtacaksın. Madem tüberküloz için biçilen sosyal mesafeyi kıstas alıyorsun. Tüberküloz ile mücadelenin vazgeçilmez iki kuralını da uygulayacaksın. Halkın bağışıklık sistemini güçlendirecek beslenme tedbirlerini alacaksın. Halkın ucuz veya ücretsiz protein ve doğal vitamin, minerale ulaşmasını sağlayacaksın. Halkın moralini yüksek tutacaksın. Stres yaratmayacaksın. Haftanın yedi günü yirmi dört saat halka dehşet veren, korkutan, sindiren, paranoya ve histeri yaratan insanları ekranlardan uzak tutacaksın. Olay bu kadar basit."
Değerli doktorumuzun görüşleri bunlar, olaya birde bu yönden bakın istedim.
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okulları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.