Taner ve Mustafa Balbay Aydın’ın hatta Türkiye halkının sevdiği iki sima. Halkımızın çok sevdiği iki önemli kişilik, geçtiğimiz günlerde köy enstitülerinin 81. Kuruluş yıldönümünde köy enstitüsü mezunu baba ve amcalarını kaybettiler.
Sporla, bilhassa futbolla ilgilenirler, Taner Balbay adını hemen anımsayacaklardır. Dr. Taner Balbay, Aydın futbol hakemliğinin yüz akıdır. Aydın futbolunu hakem olarak süper ligde temsil etmiştir. Hem de başarılarla. Şimdi gözlemci ve hakem hocası olarak Aydın futboluna hizmete devam etmektedir. Aynı zamanda kendisi iyi bir doktordur. 4 Nolu sağlık ocağında halkımıza sağlık konusunda verimli hizmetler vermekte ve hastaları tarafından çok sevilmektedir.
Musafa Balbay siyasetçi ve gazetecidir. FETÖ’nün kumpası ile 5 yıl Silivri’de hapis yatmıştır. Mustafa Balbay’ın 18.4..2021 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde amcasını anlatan güzel bir yazısı yayımlandı. Bu güzel yazıyı sizinle paylaşmak istedim:
“Gönen Köy Enstitüsü mezunu, Cumhuriyet öğretmeni amcam Kamil Balbay’ı Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 81. yıldönümü sürecinde sonsuzluğa uğurladık.
Kütüphanemdeki yüzü aşkın Köy Enstitüsü içerikli kitaptan önce amcamdan öğrendim, Cumhuriyetin bu büyük eğitim devrimini.
Köy Enstitüleri’nde sadece eğitim verilmediğini, insan yetiştirildiğini...
Sadece öğretmen çıkarılmadığını, öğretmen yetiştiren öğretmenlerin Anadolu’nun dört bir yanına gönderildiğini...
Eğitimin sadece kitaptaki bilgileri değil, hayattaki bütün bilgileri de kapsadığını...
Yurt sevgisinin, ülkenin doğasından tarihine her şeyini kapsadığını...
Kamil Amcamdan öğrendim...
Anadolu’nun dört bir yanına tam bir coğrafi eşitlik içinde açılan öteki Köy Enstitüleri gibi Gönen Köy Enstitüsü’nde de öğrenciler okulun her şeyinden sorumluydu. Pek çoğu tarlada ekip biçiyor, okulun inşaat işlerini yapıyor, kendi elektriğini üretiyordu. Amcam anlattı; okula yürüme mesafesindeki elektrik üretme tesislerinde nöbetçiymiş. Saati geldiği halde nöbet yerine yemeğini getirmemişler. O da şarteli indirip elektriği 5-6 saniye kapalı tutmuş. Arkadaşları, ‘Eyvah, nöbetçinin yemeğini unuttuk’ deyip yetiştirmişler.
Kamil Amcam öğretmen, doktor, mühendis, gazeteci yetiştiren öğretmenlerdendi.
12 Mayıs 1971 Burdur depreminde okullarımız yıkıldı.
Üç kardeş, ablam Fidan, Suat yaz sonu eğitimimiz nasıl devam edecek, kara kara düşünüyoruz. Annem o güzelim Toroslar’ın diliyle ‘Bu çocukların boynu gravetli olcek’ diyor. Kamyon şoförü babam, ‘Gün doğmadan neler doğar, bir yol buluruz’ diyor.
Kamil Amcam sülalemizdeki ilk boynu kravatlı kişi. Nazilli’de öğretmen. Deprem sonrası kendisinin de doğum yeri Güney köyüne geldi. Babama önerdi:
‘Abi senin işin hareketli. Nazilli’de de sürdürürsün. Bu çocuklar burada zor okur. Ben size ev de bulurum...’
O yılın sonbaharı Nazilli’ye göçtük. Amcam komşumuz, velimiz, öğretmenimiz. Karnemizin iyi olması yetmiyor; spor yapıyor muyuz, bir müzik aleti çalıyor muyuz, ders kitapları dışında kitap okuyor muyuz?
Bütün bunlardan sorumluyduk.
Ablam Ankara’da yatılı öğretmen okulunu kazandıktan sonra Suat ve ben Ege Üniversitesi’ni kazanınca bu kez İzmir’e taşındık. Annem kararlı, ‘boynumuz gravetli olcek’. Bir de dilinden düşürmediği öğüdü:
‘Cahilin başucunda olacağınıza, okumuşun ayak ucunda olun...’
Öğretmenliği TÖS, TÖB-DER hareketleri içinde geçen Kamil Amcamla bağımız hiç kopmadı. Yazılarıma, televizyon konuşmalarıma 10 üzerinden notlar verirdi. Yazı aramızda az da olsa 10 almışlığım olmuştur. Bir iki de yıldızlısını anımsıyorum. Kitaplarıma verdiği notlar daha cömertti.
Kamil Amcamı iki ay içinde art arda gelen organ sorunları nedeniyle kaybettik.
Çocukluğumuzda Hıdırellezleri kutladığımız Topan Dağı’nın eteğinde, gelincikler kırmızı yarışına girerken, arılar mis kokulu portakal çiçeklerinin üzerinde miting yaparken, gül ağaçları tomurcukları terk ederken, incir ağaçlarının yaprakları patlarken bir tabiat düğününde toprağa verdik.
Önceki gece Kamil Amcamın birlikte büyüdüğümüz çocukları Zeliha, Zerrin, Taner’le onun evinde buluştuk. ‘Babamın cüzdanından çıkanlarını görmelisin’ dediler. Baktım, 2011’de Silivri’den yazdığım bir köşe yazısı! İyi okuru olduğu Cumhuriyet’ten kesmiş, kimi yerlerin altını çizmiş. Yazı elimde amcamın kalbine dönüştü.
Ah amca keşke sana gelişlerimde yarım saatten fazla kalsaydım...
Keşke kendime hep ‘Görevinin götürdüğü yere git’ diyeceğime, biraz da ‘Yüreğinin götürdüğü yerde kal’ deseydim...
Ama amcacığım sen de hiç ısrar etmedin, hep ‘işin çok, git’ dedin...
Ellerinden öperim...”
Mustafa Balbay’ın amcasını anlatan yazısı burada son buluyor. Ben de Kamil Amca’ya rahmetler dilerken, Balbay’lara sabır ve başsağlığı diliyorum.
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.