7 Haziran seçimlerine 3,5 ay kaldı. İktidar partisi, yüzde 40-50 bandında olmasına karşın il ve ilçe kongrelerini tamamladı. Cumhurbaşkanı bir yandan, başbakan bir yandan sahaya indi. İllerde seçim kampanyalarına başladı. Peki muhalefet nerede?
Kılıçdaroğlu da, Devlet Bahçeli de henüz meydanlarda görünmüyor. CHP’de il, ilçe kongreleri de yapılmadı.Nedir bu gevşeklik, nedir bu tembellik, anlamak mümkün değil! İkisinin de iktidar hesabı yok. Ebediyen muhalefet lideri olarak kalmaya razı gibiler!
CHP’de parti içi kavga hiç bitmiyor ve biteceğe de benzemiyor.Bu durum bana eski bir olayı hatırlatıyor. Rahmetli, Erdal İnönü, partililerle Ankara’da bir restorana gitmişti. Garson masaya gelerek; "Ne emredersiniz efendim?” diye sorunca Erdal İnönü; "Hiç bir şey" demiş ve eklemişti:
“Biz birbirimizi yiyeceğiz!”
Yıllar geçti durum değişmedi.Hala birbirlerini yemekle meşguller… Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum, Emrehan Halıcı aklıma ilk gelen isimler, son olarak da eski devlet bakanlarından Tayfun İçli, zehir zembelek bir beyanatla istifa etti.
Birgül Ayman Güler;"Partim 30 Mart ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde paralel yapı ile işbirliği yaptı. Bu parti benim için artık ilk katıldığım günkü parti değil, partimi tanıyamıyorum” diyor. Diğer istifa edenler de aşağı yukarı aynı sözleri tekrarlıyorlar.
En son istifa eden eski devlet bakanı Tayfun İçli, “CHP'yi tanımak artık mümkün değil, partiye bizimle görüş ve felsefe bakımından hiçbir uyum sağlamayan aynı görüşte olamayacağımız kişiler dolduruldu ve üst mevkilere getirildi ama oy sıçraması yapılamadı zaten yapılamazdı da” diyor.
Son zamanlarda yapılan bir anket araştırmasında deneklere yolsuzlukların insanları nasıl etkilediği araştırılmış.Araştırmacı Gülfem Saydan Sanver; “Bizim seçmen Latin Amerika seçmeniyle aynı özellikleri gösteriyor.Orada da yolsuzluk iddiaları seçmenin oy verme motivasyonunu etkilemiyor” diyor. Neden? Çünkü, ya inanmıyor ya da kendi ekonomik durumunu etkilemediği süreçle ilgilenmiyor. Peki seçimleri ne etkiliyor: Kentsel dönüşüm, yeşil alan, eğitim, sağlık gibi günlük yaşamında olan şeyler.
Sanver’in siyasi kampanyalar için şu mesajının altını çizelim:
"Meydanlarda yolsuzluk iddialarını sürekli tekrarlamak yerine doğru ekonomik söylem oluşturmak daha önemli. Çünkü, seçmen kendi geleceği için, kendi umudu için oy veriyor.”
Şu çok net:
Meydanlarda “negatif kampanya” değil geleceğe yönelik umut söylemleri kazandırıyor.
Yani muhalefet partilerinin yaptıklarının tam tersi. İzmir’de CHP’nin ağır toplarından yılların CHP'lisi Kemal Karataş, geçenlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Anahtarı paspasın altına bırak” başlıklı bir mektup yazdı. Yazıma o mektupla son vermek istiyorum. İşte Kemal Karataş’ın mektubu:
“Kulağına fısıldandı…
Liberali aldın; aday yaptın…
Liboşu aldın; aday yaptın;
Şeriatçıyı aldın; aday yaptın…
Bölücüyü aldın; aday yaptın…
Milli görüşçüyü aldın; aday yaptın, Fetullahçıyı aldın aday yaptın…AKP'liyi, DYP'liyi,ANAP'lıyı aldın aday yaptın.Toplama kampına çevirdin CHP'yi…
Çıktın meydanlara dolaştın avare kasnak gibi… Doladın diline; para kasası, ayakkabı kutusu,kaset, tape…Tamam da. Nerede ideoloji? Nerede program? Nerede projeler? Halka umutlar, vaadler gibi…
Çaresiz, güçsüz vatandaşa; ah!..İşte hayatım! dedirttin mi?
Bozkurt selamı vermek, cemaate övgüler ve çıkacak kasetlere umut bağlamak, onlardan medet ummak… O! devlet kuran! Cumhuriyeti kuran CHP'ye oy sağlamadı. Gene kaybettin… Doğmaktan övünç duyduğun Tunceli’de bile…. Şimdi düşüyorsun dut yemiş bülbül gibi… İki gün çıkmadın evinden, cevap aradın kendinde… İstifayı düşündün erdemlice …
Örnek ol Türk siyasetine. 'Anahtar, paspasın altında de!...' Giderken!... 'Mustafa Kemal’in askerleriyiz' diyenlere bak nasıl olunur askerlik de ve git."
Hepinize iyi haftalar dilerim sevgili denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.