Hani bir söz vardır; ‘Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer, iyi yaşanmışsa eğer…’ diye.
Daha dün ilkokuldaydım… Orta, lise, üniversite derken bir baktık ki hatıralar oluşmuş… Zaman değişmiş. Neler olmuş neler. Okuyalım bakalım. Yaşına göre kim neler hatırlıyor.
Saçlara jöle, tırnaklara oje sürülemez, spor ayakkabı ile okula gidilemezdi. Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilmezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah, cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Daha eski senelerde cumartesi günleri de okula gidilirdi.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda konuştuğun (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların-eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüsüz ise disipline gidilirdi. Cep telefonu yoktu ama yine de öğrenciler birbirleriyle haberleşmenin bir yolunu bulurlardı.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlenirken delirilir.
Milli güvenlik hocaları öğrencileri asker gibi görür, o şekilde muamele ederlerdi.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerinin olduğu klasörde taşınırdı. Ders yılı başında mutlaka kap kağıdı ile kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı-sınıfı ve numarası, hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, meydanlaurus, anabiritanica’lar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolma kalemle yazılırdı.
Yat denilince yatılır, sabah okula servis yerine otobüs veya yürüyerek gidilirdi. Bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi. Okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine kızdıysak öğretmene şikayet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bir posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirlerine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğe döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okuduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphanelere üye olur, kütüphane de okur veya eve götürür, okuduktan sonra tekrar iade ederdik.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik…
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik.
Evet 50’ ler, 60’lar, 70’ler ve biraz da 80'leri özledim. Nereden nereye değil mi?
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.