Geçtiğimiz haftalarda basın camiasında fıkra bir olay yaşandı. Yaş haddinden emekli olmak durumunda olan Aydın İl Emniyet Müdürü Halis Böğürcü veda ziyareti için Aydın Gazeteciler Cemiyeti’ne de uğrar. Cemiyetteki basın mensubu arkadaşlarımızla aralarında geçen konuşmayı deşifre edilmiş bant kaydından aynen okuyalım:
Gazeteci: Yerinize gelecek olan daha sonra mı belli olacak?
Müdür: Belli o da belli. Tayfun Tufan Zelzele.
Gazeteci: Nereden geliyor efendim?
Müdür: Merkezden geliyor.
Gazeteci: Merkezden...
Başka bir gazeteci: Tufan?
Müdür: Tufan Zelzele.
Gazeteci: Daha önce nerede görev yapmış bu arkadaşımız, Tufan Zelzele?
Başka bir gazeteci: Merkezden olanları bilemeyiz illere falan gitmiş mi?
Gazeteci: Daha önce il ve ilçelerde görev yapmıştır belki.
Müdür: Evet, gayet tabi (anlaşılmıyor) zelzele gibi olması lazım yani (gülüyor)
Cemiyet Başkanı: Sayın Müdürüm Aydınla ilgili nasıl bir referans verdiniz?
Müdür: Şimdi yani arkadaşlar, “Benden sonrası tufan” derler ya (hep birlikte kahkahalar)
Cemiyet Başkanı: Ayağınızı denk alın.
Müdür: Benden sonrası Tufan.
Gazeteci: Bir diğer anlamı da enkaz.
Müdür: Yok. Ne enkaz devraldım. Ne de enkaz devrediyorum.
Cemiyet Başkanı: Nasıl bir referans verdiniz yeni Emniyet Müdürümüze?
Müdür: (Gülüyor)
Cemiyet Başkanı: Aydın’da (anlaşılmıyor)
Gazeteci: Basın ile ilişkisi nasıl olacak? (tam anlaşılmıyor)
Müdür: Tayfun Zelzele’nin mi? Bilmiyorum, takdir onun.
Diyalog burada sona eriyor. Daha doğrusu komik tiyatro mu desek? Aydın’da gazeteciliğin bittiği andır. Yıllar geçse de unutulmayacaktır.
Zira Aydın’a, “Yeni Emniyet Müdürü olarak Tayfun Zelzele” geliyor haberi yalnız yerel basında değil. Başta Hürriyet olmak üzere tüm ulusal medyada yayımlanmıştır.
Gazeteciliği karşıdan görenler kolay bir iş zannederek cazibesine kapılarak ben de yapabilirim diyerek balıklama dalıyorlar. Oysa ki gazetecilik en zor mesleklerden biridir. Araştırma ister, haberi iki üç yere teyit ettirmek ister. Mesai mefhumu yoktur. Her an hareket halinde olmanız gerekir. Mesleğe ilk başladığımda rahmetli İsmail Sivri: “Bak oğlum bu mesleğin havası çoktur, parası yoktur. Yalnız erken havalanırsan çabuk çakılırsın bunu da unutma” demişti bana.
Benim gözümde gazeteci haber verendir, yani muhbir, muhabirdir. “Gazeteciyim” demekle gazeteci olunmuyor. Gazeteci: Gerçekleri araştıran, didikleyen ve onu tarafsız şekilde halka yansıtan kişidir.
Gazetecilik, bir aşk mesleğidir. Çoğu zaman karşılıksız gibi gözüken, bir nevi kara sevdanın adı. Ancak bir karşılığı var elbet. Hem de en beklenmedik anda çıkıveren, tam da yaptıklarımızın boşuna olup olmadığını sorgulamaya başladığınız anda, içinde umutlar gizlendiriveren, önünüze güzellikleri koyuveren bir uğraşın, mücadelenin adı gazetecilik. Gazeteci güven veren, haber veren, haberi eğmeyip bükmeyen ve doğru veren, olayların arka planına inebilen, yönetilenden yana tavır koyabilen, muhalif olabilen kişidir gazeteci. Aşırıya kaçmayan şüphecilik, tecessüse varmayan araştırmacılık, aptallığa varmayan cesaret gazetecinin vasıfları arasında olmalıdır.
Buna karşın mesleğin giderek kirlendiğini, toplum nezninde güvenilirlik sorunu yaşadığı, yazdığından değil yazmadığından geçinen türedi habercilerin varlığı, sağdan soldan kamplaşmaların yaşandığı, örgütlenme sorunlarının baş gösterdiği yakın bir gerçektir.
Bir musibet, bin nasihattan iyidir derler. Dilerim ki yukarıdaki olay Aydınlı genç meslektaşlarımıza bir ders olur. Gazeteci olmak isteyen genç arkadaşlarımıza buradan sesleniyorum: “Aşkla yapacaksanız, haberci vasıflarına sahipseniz gazeteci olun, yazı yazmayı ve okumayı nefes almak gibi görüyorsanız elinize kalem alın. Sorumluluk bilincine sahipseniz, değer yargılarınız varsa ve yaptığınız her haberde ve yazdığınız her yazıda bahsi geçen kişiyi ailenizden biriymiş gibi içselleştirebiliyorsanız gazeteci olun.”
Önümüzdeki günlerde mesleğimizin temizlenmesini, kutsanmasını, akıllanmasını, aklanmasını, huzura kavuşmasını diliyorum.
Hepinize iyi haftasonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.