Bilmem sizin de dikkatiniz çekiyor mu? Gazetelerin üçüncü sayfalarındaki haberler insanın içini karartıyor. İnsanları umutsuzluğa sürüklüyor.
Taciz, tecavüz, yaralama, öldürme ve cinayet…Halkın %99,9’unun Müslüman olduğu bir ülkede bir insanın öldüren tüm insanlığı öldürmüş olur diyen dinimizin mensuplarına bu eylemler yakışıyor mu?
2017’nin ilk 11 ayında 364 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Son zamanların en yüksek kadın cinayeti ekim ayında sayı 40… Diğer yandan boşanma aşamasında olan, daha önce eşine şiddet gösteren kişilerin çocuklarını öldürdüklerine de şahit olduk. Hira, Elasu, Yiğitcan babaları tarafından öldürüldü. Daha önce böyle bir şey görmemiştik. Katil önceden annelerine şiddet göstermiş. Yani şiddetin engellenmediğini gören katiller şiddet uygulamaya devam etmiş ve çocuklarını öldürmeye kadar gitmiştir.
Kadın cinayetlerin artmasıyla Helin Palandöken’de olduğu gibi toplum ve kadınlar buna tepki gösterirken, kadın cinayetlerini destekleyecek yasalar meclisten geçirilmeye çalışılıyor. Özellikle ısrarlı takip ve taciz vakalarında cezasızlık var. Bu nedenle kadınlar şikayet ettiğinde hiçbir etkisi olmayacağını düşünüp yargı yolunu seçmeyebiliyorlar. Yargıya ulaşan kadınlar sonuç alır ve bu sonuç görülürse şiddetin boyutu yükselmeden engelleyebiliriz.
Şiddetin boyutlarının arttığı ve nitelik değiştiği bir dönemden geçiyoruz.
Bu son günlerde faili meçhul cinayetlerinde artığını görüyoruz.
Dere kenarlarında, sokaklarda, evlerinde işkencelerle öldürülmüş şekilde bulunan faili belli olmayan kadınlar var. Ağustos ayında kadın cinayetlerinin yarısında fazlasını yani yüzde 63’ünü şüpheli ölümler oluşturuyor. Bu durum kadın cinayetlerindeki vahşetin bir başka boyutta korkunçluğunu gösteriyor.
Son günlerde zavallı hayvanlara da işkence etmek moda oldu sanki… Ellerinde kedi veya köpek ölüleri sosyal medya da boy gösteren sapıklar türedi. Artık hep bir ağızdan haykırıyoruz: Türkiye’de hayvanlar kanunlarda “eşya” olarak değerlendirilmesin. Erzincan Orduevi’nde bir erin yavru kediye yaptığı işkence değiştirmeyecekse ne değiştirecek? Psikopatların, sosyopatların davranışlarına “yanlış” diyecek, cana kıymalarına, toplumu yaralamalarına mani olacak bir kanun yok mu Türkiye’de?
Antisosyal ve psikopatik kişilik bozukluğu belirtileri gösteren kişilerin tedavi görmemeleri, serbest bırakılmaları ve genel cezasızlık, çok tehlikeli bir yere işaret ediyor.
Böyle adamlar toplumun genelini yansıtmasa da eğer kanun yapıcılar bir canlıya yaptığı işkencenin “anormal” olduğunu söylemez, bunu engelleyecek bir kanun çıkarmazlarsa, gün gelecek işkence de, işkence haberleri de normalleşecek!
Her gün bir başka işkence, her gün bir başka canlıya eziyet, bu haberleri görerek büyüyen bir nesil yetişiyor. Eğer bu cezasızlık devam ederse, gençlerin bu görüntülere hassas olacağını düşünmeyin.
Eğer bu cezasızlık devam ettiğinde gün gelecek toplum “normu” olarak sosyopatiyi konuşacağız!
Bu olay, antisosyal ve psikopatik kişilik bozukluğu belirtileri gösteren kişilerin toplum içindeki yerine işaret ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri Erzincan olayındaki ere disiplin cezası vermekle yetindi şimdilik, emniyet birimleri ise gözaltına aldıktan sonra salıverdi.
Bir topluma yapabilecek en büyük kötülük, bir davranış görüntüsünün yeniden tekrarlanarak yapılmış olması idi. Her gün bu kişilik bozukluklarını taşıyan insanların haberleriyle dehşete düşüyoruz.
Şiddet eğilimi olan erkekler, kadına şiddet, hayvanlara akıl almaz işkence edenler neden durdurulmuyor ve bitmiyor?
Trafik neden her yıl on binlerce kişinin ölümüne neden oluyor? Neden temel insan hakları konusunda dahi üstün mücadeleler vermek zorunda kalıyoruz?
Defalarca yazdık ve sonuç alana dek yazmayı düşünüyorum.
Zira Türkiye’nin hukuk sistemi sınıfta kalıyor.
Türkiye’nin en büyük sorunu cezasızlık…
Türkiye’nin en büyük sorunu, kişilere, güç oyunlarına göre işleyen sistem.
İnsan hakikaten düşünmeden edemiyor, bazı durumlarda tıkır tıkır adalet üreten mekanizma, konu “herhangi bir kadın” veya işkence gören canlılar söz konusu olduğunda neden işlemiyor?
Neden biz yetersiz işlevsiz kanunların sürekli insan ve hayvan haklarını çiğneyenlere özgürlük sağladığı koşullarda yaşamak zorundayız?
Hepimiz bu soruları sürekli sormalıyız. Biz bu soruları hep soracağız.
Yanıt alana, değişim sağlayana kadar yazacağız ve en gür sesimizle haykıracağız.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.