Kuşadası’nı herkes bilir, Kaya Aldoğan Lisesini de umarım çoğu kişi biliyordur. Tariş’in yanındaki eski futbol sahasının bitişiğindeki okul… Lise, en azından Kuşadalılar ve eski futbol sahasında top oynayanlar ve bu lisede öğrenci olanlar tarafından bilinir. Fakat Kaya Aldoğan’ın öyküsü sanırım çoğu kişi tarafından bilinmemektedir.
Kaya Aldoğan benim yakın arkadaşım ve meslektaşım. Posta Gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan’ın babasıydı. Değerli meslektaşım geçenlerde annesi Süheyla Hanım'ı da kaybetti. Ve annesinin ölümü üzerine kaleme aldığı anı yazısında hem annesinin hem babasının hem ailesinin hikayesini anlattı: Şimdi onun kaleminden Aldoğan ailesinin öyküsü: “20 gün önce sol yanına inme inen, yoğun bakım ünitesinde tedavi edilen anneciğimiz Münibe Süheyla Aldoğan’ı kaybettik. Anne kaybı elbet çok zor. Ancak isyan etmiyor, huzur bulduğu için ben de huzur buluyorum. Sıralı ölüm, anneciğim 90 yaşındaydı. Son yıllarda sadece bir tek şey için dua ediyordu. Yatağa yatırma, kapılara baktırma yarabbim! Beynine kalbinin attığı pıhtı, ne yazık ki çözülememiş, bu nedenle yatağa mahkum olmuştu. Son yirmi günü bilinci yerine gelmeden, yapılan bütün tedavilere rağmen inleyerek ve acı çekerek geçirdi. Acıları dindiği, daha zor günler yaşamaktan kurtulduğu, çekmediği, çektirmediği için Allah’ın sevgili kuluymuş diyorum. Gerçi zor ve çileli bir yaşamı olmuştu. Bu coğrafyanın, bu toprağın çoğu kadını gibi. Genç yaşta iki küçük kızıyla dul kalmış, bütün yaşamını onları doğru dürüst yetiştirmek için çırpınarak geçirmişti.
Hepimizin annesi kendisi için özel… Anneciğim bu toprağın çileli kadınlarının bir örneğiydi. Anneciğim gözü büyük şehirde yaşamak, o nedenle zengin çiftçi taliplerini istemeyip reddetmiş. Belki büyük bir şehre tayin olur diye Üsteğmen Kaya Aldoğan’ın teklifini kabul etmiş. Tayin ola, ola Kuşadası’na gelmişler. Anneanne yalnız bırakmamış, eteğinde ablam Sündüs, bana hamile güzel kızını. Onlarla gitmiş ama zamanın kötü koşullarında sarılık olup ölüvermiş. Ablam Sündüs ve yeni ayaklanmış Yazgülü’nü tek başına büyüten Süheyla Aldoğan…
Ben sekiz aylıkken, Kuşadası Askerlik Şube Müdürü gibi geri bir görevdeyken babamı Kore Savaşı'na göndermişler. Annem onu Kore'ye gönderen komutanı hiç affetmedi. Babamın 2 ay süren inanılmaz deniz yolculuğu ve savaştan yolladığı mektuplarına da küstüğü için hiç yanıt vermemiş. Sonunda affedip yazdığı mektup ise babam şehit olduğundan eline ulaşamamış.
Annem kalmış mı Kuşadası’nda bir yaşlı baba ve iki çocukla? Üzüntüden kanser olan babasını da kaybetmiş bu arada. Taziyeye gelen giden de koca adayı öneriyor üstelik! İki parça eşyamızı denk yapıp kamyona doldurdu. Biz de şoförün yanına oturduk. Ver elini İstanbul! Son aylarında bile hala söylenip duruyordu, iyi ki canımızı attık İstanbul’a, çürüyüp gitmedik oralar da diye… Genç ve güzel bir kasabalı kadın, baba evini satmış, elinde üç kuruş para. Etraf kurt, sırtlan dolu. Kimi parasını, kimi onu ister. Nelerden sonra bağlatabildiği üç kuruş şehit maaşıyla İstanbul gibi yerde yaşayacak, bizi okutacak. Arkamızda durdu dimdik, zorluk çektik ama yabancı özel okullarda bile okuduk! Hem ana hem baba olacağım diye sevgisini bile gizli gösterdi. Babamızın yokluğunu hissetmeyelim diye yıllarca adını bile anmadı. Üvey baba göremeyelim diye gençliğini yapayalnız geçirdi.
Annem yaşama sevinci olan, gururlu, onurlu bir kadındı. Yaşlandıktan sonra ne bizimle oturmak istedi ne kendi evinde bir yardımcıyla. Önce GATA’da sonra Suadiye Huzurevinin Beylerbeyi Şubesinde kaldı. Yılbaşında şen şakraktık. Yeni yılın ikinci gününde aldık kötü haberi. Doktorları, yoğun bakım servisi, herkes çok iyi baktı ona. Hepsine şükran borçluyuz. Yaşamın bir sonu olduğu bilincinde ve sıralı ölüme razı olarak, ölümünü kabullendik. Değerli arkadaşım ve meslektaşım Yazgülü Aldoğan’ın anlatımı burada bitiyor. Ancak şunu belirtmeliyim Yzb. Kaya Aldoğan’ın cesedi bulunamadığı için cenaze merasimi yapılamamıştı. Annesinin cenazesi geçtiğimiz Pazar günü (24 Ocak) şehit üsteğmen ile birlikte aynı camide yapılan törenle defnedildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar ve askeri erkan tarafından şehitlere yapılan törenle defnedildi. Kaya Aldoğan’a yapılamayan tören borcu da bu şekilde ödenmiş oldu.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.