Türkiye 15 Temmuz Cuma akşamı uçurumun kenarından döndü. Hepimize geçmiş olsun. Tanrı bu milleti koruduğunu bir kez daha gösterdi.
20 yaşımdan bu yana hep aynı şeyi söylüyor ve iddia ediyorum. Dünyayı İngilizler (Amerika bunun içinde) ile Yahudiler idare ediyor. Yarım asır geçti, değişen hiçbir şey olmadı. Türkiye’deki darbeleri, kalkışmaları birebir yaşayan kişiyim. 12 Mart 1971 darbesinde Selimiye Kışlası'nda yatmışlığım da var.
Rahmetli eski MİT elemanı Prof. Dr. Mahir Kaynak, Türkiye’de gerçekleşen ve girişim aşamasında kalan darbelerin dökümünü şöyle anlatırdı: “27 Mayıs 1960 darbesi İngiltere. 1962-63 Talat Aydemir cuntası İngiltere. 9 Mart 1971 cuntası İngiltere-Avrupa. 12 Mart 1971 darbesi Amerika –İngiltere. 12 Eylül 1980 darbesi Amerika –NATO. 28 Şubat 1997 cuntası Amerika Neo-Con, İsrail. Yaşasaydı 15 Temmuz darbesinin arkasında Nato, Amerika ve onların maşası Fetö Terör Örgütü olduğunu söylerdi. Mahir Kaynak darbelerin nasıl hazırlandığını şöyle anlatıyordu: “Türkiye, dünyanın en stratejik konumunda. Su yolları, ipek yollar, Kafkasya-Ortadoğu petrollerine yakınlık nedeniyle Türkiye’yi tarihin hiçbir döneminde kendi başına bırakmamışlardır. Her darbenin arkasında, küresel güçler olacaktır. Türkiye’yi stratejik konumu nedeniyle yanlarında tutmak için, her şeyi yaparlar.”
ZOR GÜNLERİ ATLATACAĞIZ
15 Temmuz akşam saatlerinde yaşanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini hedef alan, anayasal rejimimizi ortadan kaldırmayı amaçlayan, baskı ve şiddet yoluyla milli iradeyi hiçe sayabileceğini düşünen darbe teşebbüsünün bir daha asla tekrar etmeyeceğine ve ihanet çetelerinin emellerinin aksine, demokrasimizin bu zor günlerden daha da güçlenerek çıkacağına yürekten inanıyorum.
Ülkemizi bir bilinmeze doğru sürüklemeyi amaçlayan bu girişim karşısında, aziz milletimiz, demokrasiye ve özgürlüğe bağlılığını bir kez daha göstermiş, köklü bir devlet geleneğine sahip olan Cumhuriyetimiz'in temel ilke ve değerleri bir kez daha galip gelmiştir.
Soysuz, insafsız, adi darbeden geriye kalan en insani görüntü, bir polis memurunun tankın içindeki askere sarılıp korumaya alması ve ona sahip çıkmasıdır.
Oraya ne için ve neden geldiğini bile bilmeyen 20 yaşındaki asker, şehit olarak uğurladığımız askerlerden sadece bir tanesidir. Bir ana evladı. Yüzündeki korku, onların teröristlerin üzerine üzerine saldığımız cesaretin de kardeşidir.
Çünkü kendisini vatandaşla karşı karşıya getiren soysuz emrin farkına sonradan vardığı bellidir. Onu Tankın içinde halkın üzerine yürüten soysuzluğun bilincindeki o polis memuru, “kardeşine “ sahip çıkmıştır. Yüreklerdeki ödülü de hak etmiştir. İnsanlık ödülünü de... Kardeş kardeşi, kardeş olarak bilmezse yarın başkalarına 'Efendim' demek zorunda kalır.
HAİN DE VAR UYANIK OLAN DA VAR
Üzerlerine ateş açılıp ölen şehitler var. “Halka ateş açmam” deyip canına kıyan askerler var. Tatbikat emriyle halkın karşısına sürülüp, ticani ve çember sakallı Derviş Mehmet artıkları tarafından, öldürülesiye dövülen ve linç edilen, şayet doğruysa kafası kesilen erler var.
Verilen ihanet emrini dinlemeden darbeci generali alnından vuran vatan aşığı subay da var.
Halka ateş emrini dinlemediği için kendi askerini tek kurşunla vuran hain albay da var.
Milli iradenin kalbi olan TBMM'yi bombalayan yarbay da var.
Şurası muhakkak ki ülkemiz bölünmek isteniyor. Ülkemizde iç savaş çıkarılmak isteniyor.
O yüzden bizler ayrıştırılmak isteniyoruz.
Biz her şeye karşın birlik beraberlik içinde olmalıyız. Sanal alemde mitralyöz olmanın alemi yok. Her türlü düşünceye saygı göstermeyi bir türlü öğrenemedik. Bizleri birbirimize kırdırmak için her türlü soysuzluğu diri tutanlar, geleceğimizi elimizden almak istiyorlar.
Buna izin verecek miyiz?
Oysa bu darbeye karşı direnişte gördük ki hepimiz kıyasıya bir aşkın peşindeyiz, vatan aşkının... Millet aşkının... Bayrak aşkının... Mesele vatan olduğunda yükü ne kadar ağır olsa da soysuzlukların, hainliklerin; kaldıramayacağımız taş, yıkamayacağımız mania yoktur. Bu aşk, bayrağımızı da düşüremez, gardımızı da. O yüzden yaratılmak istenen bu hain ve soysuz düzene karşı hepimiz ayakta durmalıyız. Su uyur, düşman uyumaz sözünü hepimiz belleklerimize kazımalıyız.
MADALYONUN ARKA YÜZÜ
Bir de madalyonun arka yüzü var, biz bu günlere nasıl geldik? Çözüm süreci diyerek PKK'nın kazdığı hendekleri, tonlarca patlayıcı maddeyi nasıl görmezden geldik? Cumhurbaşkanı yaverlerinden tutun da Genelkurmay Başkanı sekreterine kadar bu hainler içimize nasıl girebildiler. Bu ihanet şebekesi hiç mi fark edilmedi. Bu ülkenin istihbarat örgütleri var: Mit, Jandarma istihbarat, Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat. Ve Sayın Cumhurbaşkanı televizyonlarda: “Darbeyi eniştemden öğrendim” diyor. Bütün istihbarat kuruluşları, bu söz üzerine kendilerini feshetmelidirler.
12 Eylül 1980 İhtilali'nde Amerikalılar, “Our boys have done it!” diye bağırmışlardı.
Şimdi de asil Türk milleti bağırmalı: “Your boys have sere wed!”
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
NOT:
Our boys have done it = Bizim çocuklar başardı.
Your boys have sere wed = Sizin çocuklar pisledi.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.