Zaman zaman güzel çamlı iskelesine gidiyor ve denizden dönen balıkçılarla sohbet ediyorum. Yine öyle bir gündü, Arkamdan seslenen yaşlı bir adam. Durdum yanıma yaklaştı. “Sürekli olarak yazılarınızı okuyorum” dedi. Sonra bir istekte bulundu. “Arada komik bir şeyler de yazsanıza” gülümsedim. “Bu ortamda eski neşem kalmadı ama sizin için yazarım.” Dedim. Bana ileride park etmiş için kavun dolu pikabı gösterdi. Pikabın arkasında büyük harflerle “ÇOCUKLAR GÜLÜYORSA GÜZELDİR HAYAT” yazıyordu. Eskiden tebdili kıyafet gezen mizah yazarları olurdu. Mesela Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi… Adamı onlara benzettim. “İçi kan ağlayanların yüzünün gülmesi için bildiğiniz bir formül var mı?” diye sordum. “Olsa sizden ister miydim?” dedi ve gitti.
Bir arkadaşımın annesi yazılarımdan hüzünleniyormuş. “Arkadaşın niye bu kadar karamsar yazılar yazıyor.” Diye sormuş. Bir zamanlar beraber Beşiktaş maçlarına gittiğimiz arkadaşım beni aradı. “Hayatında yanlış giden bir şeyler yoktur umarım.” Dedi. “Yok” dedim. “Her zaman ki klasik isyanlarım.” Arkadaşımın yazılarımla hüzünlenen annesi için komik bir şeyler yazmaya zorunlu hissettim kendimi. Gülen yüzüyle ağlayan çocuk sergisinde gezmek gibi!
Dün Kuşadası çarşısında gezinirken bir şemsiye tezgahına takıldı gözüm. “Şemsiye denince aklıma yağmur geliyorsa, çocuk denince aklıma umut gelmeli” dedim.
Davutlar’da ki çocuk parkına uzandım, bazı anneler çocuklarının elini hiç bırakmıyordu, bazı anneler veya ablalar çocukları kaydırakta veya salıncakta bırakıp ellerindeki cep telefonlarıyla oyalanıyorlardı. “Sorumsuzluğun da bir hacmi var” dedim ama her söylediğimizi duyulma ihtimali yoktu.
Her yazdığımızın anlaşılma ihtimali olmadığı gibi… Yine de haykırdım. “Bir çiçek nasıl tutulursa en narin yerinden, çocuklar da öyle tutulmalı ellerinden”
Büyüklere komik yazılar yazacağım diye çocukları görmezden gelemezdim.
Düşündüm de toprağı üzdük tabiatın derisini yüzdük. Katledilmedik değer bırakmadık. Varsa yoksa para ve yalan! Memlekette anası ağlayan namuslu insanlar varken gülmek veya güldürebilmek o kadar kolay mı? Mizah dergileri bile artık satmıyorken…
Bütün çocukları sevmek çok güzeldir. Ama bir tane büyük insanın kötülüğünü görmek bile büyük felakettir. Çünkü çocuklara kendi rolünü öğretir büyükler! Alıcıların ayarlarıyla oynamayanlar çocukların hayatıyla oynar. O çocuklarda mesaj bırakırlar büyüklerine “Geleceğime kurşun sıkıp geleceğim” diye… Oysa çocukların şifreleri masumiyettir. “Tacizlere suskun kalmak en büyük cinayettir.” Diyorsak sebebi çoktur ama başına dert gelmeyenlerin tuzu kurudur! Alışkanlıklar zaman aşımına bağlı değildir.
Televizyonlar da pembe diziler bitmiştir de karanlık diziler hüküm sürmektedir artık. Dili çirkin eli silahlı adamlar çocuklarımızın izini sürmektedir artık.
İzleyiciler memnunsa o diziler reyting rekorları kırıyorsa bize ne oluyor öyle mi? silah tutuşturmaları mı gerekiyor çocukların ellerine? Ne yani güneş tutuldu da deprem kuşakları mı bağlanıyor çocukların beline!
İtfaiyecileri düşünürüm, canını hiçe sayıp alevlerin ortasına dalan gerçek kahramanları… O insanlara hak ettikleri değeri verebildik mi? günlerini gerektiğince kutladık mı? Hangisinin kapısını çaldık da bir demet çiçek götürdük! Çocuklarımızın ömrünü yakanları alkışlamaktan fırsat bulup da!
Kadının biri tarlasından topladığı domatesleri satıyor. Şarkının biri anasını satıyor dünyanın. İnsan insanı satıyor artık. Her şeyi kitabına uydurmanın geçerli olduğu bir dünya da hayatın öznesi para ve kir! Adamını bul, adamını bulamazsan madamını bul sözü geçerli olmuşsa artık. İnsanlığı tanımlamak zor görülen bir şeydir.
Çocukluğumuzda yere düşen ekmeği alır üç kez öper alnımıza götürür sonra kenara koyardık.
Şimdi serpme kahvaltıların moda olduğu ülkemizde restaurant sahipleri tabağındakileri boşaltana yüzde 10 indirim uyguluyor. Neden? Çünkü gözü doymayanların tabaklarını doldurduklarını ve yemediklerini çöpe attırmalarından bıkmışlar.
Bir karıncanın sırtında taşıdığı buğday tanesine muhtaç olacağımız günler de gelecektir.
Çocukluğumda sihirli bir lambam vardı, “ gökyüzü mavi kalsın” diyen çocuklar adına çalışırdık birlikte.
Lamba zamanla söndü sanki sihri de bitti artık o güzel yıllar geride kaldı. Bizler sanki hayat güvertesinde tayfa! Gerçekleri sürekli yazsak ta ne fayda! O yüzden diyorum ki: “ Gerçeklere suskun kalıp kısılıyorsa sesin! Herkes hesabını kendi ödesin!”
Bir zamanlar güldüğüm her şey beni ağlatıyor. O yüzden komik olmayı ve komik şeyler yazmayı beceremiyorum. Kimse kusuruma bakmasın!
Hepinize iyi hafta sonları değerli denge okurları!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.