Referanduma bir ay gibi az bir zaman kaldı, bakıyorum da herkes zarf ile ilgili; kimse içerik ile ilgili bir şey bilmiyor veya işin orasıyla ilgilenmiyor. Olay sadece Evet veya Hayır’dan ibarettir.
Yeni gençler Erkan Yolaç’ın evet-hayır oyununu bilmez veya hatırlamazlar. Tam kırk yıl sahnelerde evet-hayır diye bir oyunla mutlu ettiler bizleri. Onun eğlence olarak sunduğu o iki kelime, şimdi Türkiye’deki yönetim şeklini tayin edecek: Evet-Hayır.
Ne var ki o oyunda yarışmacıların bu iki kelimeyi kullanması yasaktı… Oysa şimdi, millete bu iki kelimeden birini ile söyletmek için türlü-çeşitli kampanyalar yapılıyor.
Derdi ki yarışmacıya Erkan Yolaç: O iki kelimeyi asla kullanmayacaksınız. Kafanızı emme basma tulumba gibi sallamayacaksınız. Sorulara makul yanıtlar vereceksiniz. Mehter marşıyla gelip, İzmir marşıyla gideceksiniz. Hazır mısınız?
Zor bir oyundu. Çoğu yarışmacı beceremezdi. Çünkü evet-hayır en çok kullanılan iki kelimedir. İstemesek de ağzınızdan gayri ihtiyari kaçıverir.
Gelmiş geçmiş referandumlara bakıyorum. 1961-1982-1987… ve 2000’den sonrakiler…
Evetler hep galip gelmiş. Sorulan sorunun biçiminden midir bilmem. Belki de içeriğinden. Şimdi 18 tane madde, ayrı ayrı oylanmayacak. Hepsi birden tek paket: Evet veya Hayır.
Hayırcılara bakıyoruz tek adamlık gelecek, diktatörlüğe gidiyoruz, tek adam her şeye hakim olacak falan diyorlar. Bende onlara good morning everbody” diyorum. Yani herkese günaydın , siz söyler misiniz 14-15 yıldır nasıl yönetildiğinizi sanıyordunuz? Yargıtay kuruluş yıldönümünde konuşan Barolar Başkanı Metin Feyzioğlu’na kızan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan salonu terk ederken peşinden koşanların birisinin reisicumhur, diğerinin genelkurmay başkanı olduğunu herhalde görmediniz.
Hayır oylarını başka neler olumsuz etkiliyor diye bakacak olursak vatandaşın güvenlik kaygısının artması, PKK, kandil ve HDP’nin agresif bir hayır kampanyası yapması… Erdoğan faktörü… Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni ve büyük gaflara imza atarak seçmende “Bunlar hayır diyorsa ben evet demeliyim” algısı yaratması…
Evet oylarını neler olumsuz etkiliyor? CHP’lilerin çok ortalıkta görünmemesi, bir başka deyişle fazla agresif, seçmeni yoran bir kampanya yapmıyor olması… Saadet Partisi gibi tabanı ve teşkilatı AK Partiye çok yakın bir partinin “Hayır” diyeceğini açıklaması…
MHP Genel Başkanı ve parti yönetimi seçmenini “Evet" demeye çağırırken, 12 eski ülkü ocağı başkanın ve Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi ağır topların “Hayır” vereceklerini açıklamaları…
Vatandaşın “ekonomi” deyince aklına ilk gelen dolar kuru artan işsizlik, enflasyon gibi rakamlarda olumsuz yönde hareketlenme olması…
Ne evet demenin ne de hayır demenin tek başına vatan sevgisiyle bir alakası vardır. Birini sadece evet dediği için vatansever ilan etmek ya da sadece hayır dediği için vatan haini ilan etmek ne mantıken ne de vicdanen doğrudur.
Bir AK Partili anayasa paketini beğenmeyip hayır diyebilir, aynı şekilde bir CHP’li aynı paketi beğenmeyip evet diyebilir. Bu bir ayıp değildir. Tezat hiç değildir. Döneklik asla değildir. Köprüler, otoyollar yapıldı diye anayasa paketine evet demek ne kadar alakasızsa, ekonomi sıkıntılı günler yaşadığı için hayır demek de o kadar alakasızdır.
Sözün özeti: Her evet diyen yalaka, her hayır diyen terörist değildir.
Anayasa oylaması bir gündür gider oyunuzu verirsiniz geçer gider. Hayatınızda çok büyük değişiklikler olmaz. Ama büyük resmi görüyor musunuz? Asıl anlatmak istediğim resim onu görmeden, anlamadan olayı sadece bir referandumdan ibaret görürsek fena halde aldanırız.
Rotterdam’da Hollanda Devleti’nin yaptığı utanç verici uygulamaları hep birlikte canlı yayında gördük. Köpekler, atlar, coplar, polisler, silahlar konuştu. Ellerinde Türk bayraklarıyla konsolosluk binasının önüne gelen masum insanlara şiddet uygulandı. Olaylara baktığınızda ne bakanların gitmesinde ne alınmamasında ne de konsolosluk binasına girilmemesinde anlaşılır bir şey vardı! Evet Hollanda terbiyesizliği yaptı, vahşi yüzünü gösterdi, sınırları aştı! Tüm uluslararası imzalanmış anlaşmalara rağmen…
Milli duygulara çok iyi geldi bu kriz… Avusturya’sı, Almanya’sı, İsviçre’si, Finlandiya’sı, Türkiye’ye mağduriyet nişanı taktılar sanki… Acaba iktidar içeride düşman yaratamayınca dışarıya mı başvurdu?
Albert Einstein trendedir. Bütün cepleri ve çantalarını araştırmasına karşın tren biletini bulamaz. Bu arada kondüktör yaklaşır ve şöyle söyler: Sayın Dr. Einstein, sizi herkes tanır. Şirketimiz size başka bir tren bileti hediye eder ayrıca sizin bilet alacak paranız olduğunu da herkes biliyor.
Einstein’in yanıtı şöyle olur: Benim endişem para değil. “Biletimi bulmak zorundayım; Zira nereye gittiğimi unuttum” Bırakalım seçimi, referandumu nereye gittiğimiz hakkında bir fikrimiz var mı? Blick isimli gazete Türkçe manşetler atıyor. Türkiye’deki referandum için diğer Avrupa ülke TV’leri Türkçe yayınlar yapıyorlar. Bizi küresel bir savaşın içine almak işitiyorlar. Bölüşürsek tok, bölünürsek yok oluruz.
İri olalım, diri olalım bir olalım ve dik duralım. Büyük resmi görelim ve birliğimizi bozmayalım.
“Diyorlar ki kül olmaz ateş yanmadan…
Denizler durulmaz dalgalanmadan”
Nereye gittiğimizi, gideceğimizi önceden bilirsek yanan da kül olan da biz olmalıyız.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.