Eylül ayı sevinç ve hüzünleri içinde barındıran bir aydır.
3 gün sonra benim doğum günüm (20 Eylül) çok sevdiğim ve uzun yıllar dostluk yaptığım bir ünlü şair, ozan, gür sesiyle gönüllerimizde taht kuran Ruhi Su’nun ölüm yıldönümü…
Bu yazımda size büyük üstattan bahsetmek istiyorum. Kendisini ölüm yıl dönümünde rahmet ve özlemle anıyorum.
Kadıköy iskelesinden altı yola doğru yokuşu çıkarken altı yoldan sağa döndüğünüzde sol tarafta büyük bir binanın ikinci katında Kafkas isimli bir gece kulübü vardı. İstanbul sosyetesinin en çok rağbet ettiği bu kulübü ünlü sanatçı Erol Evgin şöyle anlatıyor: ‘ Bülent Ersoy, ben ve Ruhi Su birlikte çalışıyorduk Kafkas gece kulübünde, kadroya bakar mısınız?
Ruhi abi nerden karışmıştı aramıza belki de zorlu yaşamın getirdiği maddi yaşamın sıkıntılarından sıyrılmak için aramızdaydı. Nazım’ ın mısralarını gür ve davudi sesiyle bize dinletiyordu.’
Ruhi Su üniversite öğrencilerine Salı günleri saat 18:00 sularında dinletiler düzenliyordu. Kendisini oradan tanıyordum. Bir gün ( 70lerde) şu anda İstanbul’ da doktor olan arkadaşımla Kadıköy’de Fıçı Restaurant’ ta gittik. Fıçı, benim sürekli gittiğim bir salaş meyhaneydi. L şeklinde bir yerdi. İki kapısından biri bir yola diğeri başka bir yola çıkıyordu. Sahipleri Rize Ardeşen’ li idi. Annemler Karadenizli olduğundan beni hemşehri olarak görüyorlardı. Neyse arkadaşımla biraz muhabbetten sonra sokağa çıktık. Arkadaşıma Kafkas’ a gidelim mi? dedim bizi alırlar mı dedi. Gidelim görürüz dedim. Kafkas’a gittik kapının zilini çaldık 20 yaşlarında bir çocuk açtı.
Kulübe girmek istediğimizi belirttik. Çocuk özür diledi ve damsız içeri giremeyeceğimizi söyledi. Ben kulüp müdürünü çağırmasını söyledim. Müdür geldi ona kulübe girmek istediğimizi kimseye zarar vermeyeceğimizi rakımızı içip gideceğimizi söyledim. Anlayışla karşıladı ve bizi sahneye yakın bir masaya oturttu. Masaya gelen şef garsona bir yüz lira uzattım ve bunu al bu senin bize meyveyle rakı getir dedim. Adam sanki uçarak gitti. Bizde etrafı izliyoruz salon çok büyük olmasına karşın tamamen doluydu. Caddebostan sosyetesi oradaydı.
Derken Ruhi Su sazıyla sahnedeydi. Bir, iki türküden sonra, bir istekte bulundum. Türkünün ilk sözleri şöyle başlıyordu: ‘serdari halimiz böyle n’ olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak’ önce söylemek istemedi, ısrar edince söylemeye başladı ama salonda gülüşmeler çoğalınca türküyü kesti ve bana dönerek ‘ Dost dost ben neyin nerede söyleneceğini iyi bilirim’ dedi ve sahneyi terk etti. Daha sonra biz de kalkmak üzereyken birden salonun kapısı açıldı ve Ruhi Su bize doğru gelmeye başladı. Geldi ve benim yanıma oturdu. Sohbete başladık. Daha sonra defalarca bir araya geldik.
Çok iyi bir müzik eğitimi gören Ruhi Su yaşamını ve müziğini sürdürürken, bize müziğini sevdirirken, aryaları söylerken, ayaklarını hep Anadolu topraklarına dayamış ve bu topraklardan güç almıştı.
Yunus Emre, Pir Sultan ve Köroğlu onun gür sesinden günümüz insanına seslenmişti. Hep daha insancıl bir dünya için uğraşıp didinmişti… Memleketi için de tabii… Öyle ki Nazım Hikmet’in ünlü ‘ Kuvva-ı Milliye’ dizelerini her bulunduğu ortamda, sazıyla sesiyle en güzel, en yalın haykıran o değil miydi?
‘ Dört nala gelip Uzakasya’ dan, Akdeniz’ e bir kısrak başı gibi uzanan, bu memleket bizim… Bizimdir dostlar bizim.’ ‘Ama bizim’ dediği memleketinde, türkülerinden, sözlerinden dolayı defalarca tutuklanıp hapse atıldı. 27 Mayıs’ ta da 12 Mart ve 12 Eylül’ de de Türkiye’ yi terk etmek istememiş, imkanı olmasına rağmen kolay yolu seçmemişti. ‘ halkı ve yaşamını anlatan’ türküleri yüzünden yıllar boyu iktidarların gazabına uğradı.
Yıllar içinde ağır bir hastalığa yakalandı. Hastalığı için yurd dışına gitmesi gerekiyordu.
Özal Başbakan, Yıldırım Akbulut içişleri bakanıydı. Zira yurd dışında onun türkülerinin hayranı Dr. Lotse kliniği onu tedavi için bekliyordu. Fakat ona kesinlikle pasaportunu vermediler. Ve 1985 yılının 20 Eylül’ ünde İstanbul’ da bir hastane odasında can verdi.
Cenaze mi? Doğrusu, ona çok yakışan bir biçimde uğurlandı Ruhi Su… Cenaze de bir kortej oluşmuş gençler, yaşlılar, kızanlar, kızancıklar tabutun ardından geliyordu. Dillerinde bir Ruhi Su türküsü, yürüyorlardı hep birlikte…
‘Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Uyan, uyan Gazi Kemal
Şu dünyanın işine bak…’
Hepinize iyi hafta sonları diliyorum değerli Denge okurları
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.