Kuşadası Belediyesi 15 Mayıs-15 Eylül arası inşaat yasağı koydu. Ama kendisi bu yasağa rağmen yolları delik deşik ediyor.
Yolları görmelisiniz yürümek, hoplamadan, zıplamadan bir yere gitmek mümkün değil... 'Maçka yolları taşlı' türküsü meğer Kuşadası için yazılmış. Su tesisatı döşeyeceğiz diye bütün sokakların altını üstüne getirmişler, sonra büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi ve müteahhit firma arasındaki koordinasyonsuzluktan öylece kalmış her yer. Tarım beldesi buralar desek nadasa bıraktılar herhalde deyip geçerdik. Ama turizm beldesi ve turizm sezonuna girdik. Sezon dediğiniz sadece 3 ay... Geride kalan 9 ay çuvala mı girdi ki şimdi aklınıza geldi yolları bozmak...
Geçtiğimiz günlerde (5 Haziran) Dünya Çevre Gününü kutladık. Soluduğumuz hava bize senede bir gün değil, her an lazım. Topraktan yetişen bitkilere, içtiğimiz temiz suya, sadece yıldönümlerinde değil her gün ve muhtacız. Hal böyleyken, yalnızca 5 Haziran'ı değil, her bir günümüzü 'Dünya Çevre Günü' olarak görmeliyiz. Unutmayalım ki biz görünürde iyi olsak da 'çevremiz kötü'. Şimdi bir anket yaptırsak Türkiye'nin %99.99'u sözde Müslüman... Öyleyse İslam'ın birinci emri 'OKU' ise ikinci emri de 'temizlik imandandır'. Peki uyuyor muyuz? Güzelçamlı, Dilek Yarımadası, (Kalamaki), Sevgi plajı ve Çamlık ile Pamucak sürekli gittiğim yerler. Aileleriyle piknik yapanlardan bazıları ise arkalarında istenmeyen, çirkin bir manzara bıraktılar. Piknikçilerden geriye ağaçların altına yol ve su kıyılarına ve ormana bırakılanların arasında mangal, portatif sandalye, araba lastiği gibi eşyalar olması da dikkat çekiyordu. Sevgi plajı adeta çöp yığınları içinde kalmıştı.
Güneşin tadını çıkarmanın, pikniğin, doğa yürüyüşlerinin vakti geldi! Şehirden, trafiğinden biraz uzaklaşıp kafa dinlemek için ormana, sahillere ve kamp alanlarına kaçmak istemek hepimizin hakkı kabul ediyorum. Ama arkamızda çöp yığınları bırakmadan... Nasıl buluyorsanız öyle bırakmalısınız. Ama şurası aşikar ki ne kadar söylesek az. Bunları kendimize her gün tekrar etmemiz, yakınlarımıza da sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Hz Peygamber, ibadetin en güzelinin sürekli yapılan olduğunu ifade etmişler. 'Temizlik imandandır', esasından hareketle, çevre temizliğinin bedensel ibadetlerin temeli olduğunu bilmek gerekiyor. Bunun en basit göstergesi, pis suyla abdest almamak, pis yerde namaz kılmamaktır. Üstelik namaz sadece evde veya camide değil, doğada açık havada da kılınır. Yani temiz tutulması gereken yeryüzünün her bir köşesidir.
Tüm canlılara özen göstermek, çevreyi korumak, kaynakları israf etmemek, 'Müslüman'ım' diyen herkesin temel sorumluluğudur. ‘İnsanların kendi elleriyle felaketlerini hazırladığı' ifadesi Kur'an'da pek çok defa belirtilmiştir.
Ayrıca, temizliğine işaret eden pek çok hadis vardır. Yani çevre bilinci, 'yeni moda' bir anlayış olmanın ötesinde dinin esaslarındandır. Felaket tellalığı yapmak kolay... Peki ya çözüm?
İyisi mi biz çevre duyarlığına kendimizden başlayalım.
Ağaçlar ve ormanlar gezegenimizin akciğerleri adeta. Onları korumak, kendimizi korumak demek, içinde bulunduğumuz yaz mevsimi tüm Ege ve Akdeniz havzasında orman yangınlarının en fazla görüldüğü dönem. Maalesef yangınların çoğuna insanların ihmali ve etkileri neden oluyor. Kırık cam parçalarından tutun da sigara izmaritlerine kadar pek çok atık, aşırı sıcaktan zaten kavrulan ormanların tutuşmasına yetiyor. Gelin ormanlarımıza gereken özeni ‘ciğerlerimiz yanmadan' önce gösterelim. Piknikleri, yangın sahasına, savaş alanına çevirmeyelim.
Dış temizlik olmadıkça, iç temizliğe erişmek çok zor. Aynı şekilde, niyetimiz temiz olmadıkça, çevremizi temiz tutmamız olanaksız. Gönlümüzü hakiki manada temizlemedikçe, içimizde biriken atıklar günün birinde mutlaka çevremizi de kirletecektir.
Hepinize iyi hafta sonları değerli değerli Denge okurları.
Not:Bu yazı bir yıl önce yazıldı o günden bu yana hiç bir değişiklik olmadı.Yani aynı hamam aynı tas...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.