Evvelki hafta BEŞİKTAŞK başlıklı yazımda Beşiktaş’a gönül vermemizin nedeninin şampiyonluklar ve galibiyetler olmadığını örf, adet, gelenek ve törelerimize sımsıkı sarılmaz ve ilkeli olmak inançlarımızın arkasında dik durmak olduğunu vurgulamıştım.
Sivas karşılaşmasından önceki olaylarla Beşiktaş değerlerinin yavaş, yavaş kaybetmeye doğru yön aldığı görülüyor.
Diğer kulüpler futbol konuşurken Beşiktaş maalesef bir yığın problemle boğuşmak zorunda kalıyor. Sorumsuz futbolcular sorumsuzluklarıyla koca çınarı sallayıp duruyor. Aklıma hemen geliveren olaylar zincirine bir bakalım:
1- Barda tanıştığı üç kadını evine davet eden Manvel Fernandes ve arkadaşları, gecenin ilerleyen saatlerinde kadınlarla kavga etti. Kavga sırasında kadınlardan birini döven ve kafasını duvara vuran Fernandes, geçtiğimiz ay konuyla ilgili olarak mahkemeye çıktı. 3 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanmasına devam ediliyor.
2- Gençlerbirliği'ni 1-0 yenildikleri maç sonrası Beşiktaş’ta bir bara giden Oğuzhan ve Fernandes mekanda bulunan Beşiktaşlı taraftarlarla tartıştı. Siyah-Beyazlı renklere gönül verenler mağlubiyetin ardında eğlenen iki futbolcuya tepki gösterdi. Futbolcular da karşılık verince kavga tekme, tokatlı bir hal aldı. Tartışma karakolda bitti.
3- Sakatlığı yüzünden forma giyemediği dönemde ailesinin yanına Almanya’ya giden Sezer Öztürk burada gittiği barda çıkan bir kavgada bıçaklandı. Olay önce sokakta bir gasp olayı olarak açıklanırken, Almanya medyasına kız ve bar kavgası olarak yansıdı. Sezer’in tedavisi halen devam ediyor.
4- Fenerbahçe maçı sonrası Beşiktaşlı futbolcular Gökhan Töre, Dany, Veli, Kerim Frei, kulüp iletişim sorumlusu Can İpekçi gittikleri barda çıkan olaylar sonrasında Gökhan Töre’ye iki kurşun isabet etti, Can İpekçi ve diğer dört kişi yaralandı.
Gökhan Töre’ye ve birlikte o gece kulübünde hafif yaralanan herkese ve o korkuyu yaşayanlara da geçmiş olsun.
Mesele bir oyuncunun gece eğlencesinde kaza kurşunuyla (ya da kasten ateş edilerek) ölümden dönmesi değil, İstanbul gibi kozmopolit ve asayiş kontrolünün güç olduğu bir şehirde gece kulübüne silahların girebilmiş olması. Kimse kimseyi kandırmasın, bu ülkeye oyuncu transfer ederken önce İstanbul’un harika doğasını, muhteşem villaları gösterip, ihtişamlı bir hayat vaat ediyoruz.
En ikna edici olanı ise, gece yaşantısının ışıltısı ve çeşitliliği oluyor.
İlk iş olarak futbolculara eğlenebilecekleri mekanları göstererek işe başlarsanız, daha sonraları futbolcuları sürekli dışarıda eğleniyorlar diye şikayet hakkınız da olamaz.
Asıl yapılması gerekenler başka olsa gerek Alex gece çıkmıyormuydu, Hagi eğlenmiyormuydu, Van Hooijdonk evde tek başınamıydı? Hayır, hepsi çok iyi profesyoneldiler ve işlerini adam gibi yapmayı, sonra eğlenip hayatın tadını çıkarmayı ilke edinmişlerdi.
Dünyanın her yerinde oyuncular gece dışarı çıkıp eğlenirler, ama dönüp işlerini de mükemmel yaparlar. Yapmayanı da bir dakika tutmazlar anında gönderirler. İşini yapmayanı bir dedektif gibi takip yerine onun profesyonelliğini izleyip son sözü söylerler.
Mesele budur, sorunlar böyle halledilir.
Yoksa bir oyuncu veya oyuncu grubunun çıkıp eğlenmeye gidiyor olması değil!
Beşiktaş daha gelenekçi, daha halka yakın, daha mütevazı dinamikleri olan ve bununla gurur duyan bir kulüptür. Dolayısıyla kulübün işi stadyum inşaatı mali değerleri düzeltmek, büyümek, rekabetçi olmak için çalışmak kadar insan yönetiminde de beceri ve ihtimam sahibi ve tutarlı olmaktır.
Yakın döneme bakın, Guti gece gezmeyi çok seviyordu. Başına gelmedik kalmadı. Aslında bugün Beşiktaş’ı şampiyon yapacak kadar büyük yetenekleri olan Fernandes'i gece hayatı bitirdi.
Sivas maçında Necip Uysal’dan başka gayretli futbolcu varmıydı? Ben göremedim. Olcay’la Oğuzhan’ın hallerini görünce gerçekten içim burkuldu, onlara acıdım. Aslında Sivas karşılaşması İstanbul'da barda kaybedilmişti.
Sivas karşılaşmasının 63. dakikasında maç benim için bitmişti. Kadroda olması bile gerçek Siyah-Beyaz sevdalılarını düşünceye sevk eden Gökhan Töre’den medet umularak oyuna dahil edilmesi Beşiktaş değerlerinin yitirildiği andı bence. Oysa Biliç’in yanında Kerim Frei oturuyordu görev ona verilebilirdi. Demek ki yönetimce teknik ve idari kadrolara Beşiktaş değerlerinin neler olduğu öğretilememiş veya anlatılamamıştı.
Beşiktaş'ın insan yönetimi konusunda yeniden yapılanmaya ve bu yapılanmanın yönetim kim olursa olsun her daim içeride olup bir gelenek üretmesine ihtiyacı olduğuna herkes hemfikir.
Futbol takımı, yöneticileri, teknik direktörleri değişir, ama kulübün kültürü, ilkeleri, örf adet ve gelenekleri aynı kalır.
Kulüpte Önder Özen ne iş yapmaktadır? Bu işler onun görevi değilmidir? Kulübün iletişim sorumlusunun futbolcularla barda ne işi vardır?
Yöneticiler resim iyice kararmadan gerekeni yapmalı. Beşiktaş’ın o güzel duruşunun bozulmasına fırsat vermemelidirler.
Kısacası Gökhan, Gökhanlar kulüpten gidebilir. Ama örfler, ilkeler, ananeler ve töreler ilelebet ayakta kalmalıdır.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.