Takip Et
  • 12 Eylül 2014, Cuma

Rodos'dayken...

Küçük yaşlardayken en sevdiğim şey atlaslar ve atlaslardaki devletlerin başkentlerini ezberlemekti. Atlaslardaki kıtalara ve o kıtalardaki devletlere bakar bir gün buraları gezebilir miyim diye düşünürdüm.

Bundan tam 54 yıl önce eve gelen babam, anneme 'Hazırlan Nefise. Rodos’a gidiyoruz' dedi. Aylardan Eylüldü. Ben 14 yaşında ortaokul son sınıf öğrencisiydim. Çok sevinmiştim. İşte benim gezi hayallerim gerçekleşiyordu. Ama benim heveslerim yarıda kaldı. Zira babam beni tarih ve coğrafya derslerinden ikmale kaldığım ve Eylül ayında bütünleme sınavlarına çalışmam gerektiği için Aydın’da bırakıyordu. O zaman öyle üzülmüştüm ki gezi hayallerimden de biraz soğumuştum.

İstanbul’da yüksek tahsil yaparken, teyzemin oğlu rahmetli İlker Ateş, Milliyet Gazetesi'nin spor servisinde çalışıyordu. Zaman, zaman Milliyet’e onu ziyarete gidiyordum.Şimdi Lig Tv Genel Müdürü olan Şansal Büyüka, Milliyet’e yeni girmişti ve iyi arkadaş olmuştuk. Şu anda CNN Türk Tv ve Hürriyet Gazetesi'nin Roma Temsilcisi Reha Erus’la aynı evde beraber kalıyorduk. Benim okulumda iletişimle ilgili olduğu için onları ve çalışma ortamlarını dikkatle gözlemliyordum. Yıl 68-69 televizyonlar yok. Medya kavramı yok. Gazeteler yokluk içinde iç içe iki sayfa olmak üzere tamamı 8 sayfa yayımlanıyor. Çoğu ile aynı gün gazete gönderilemiyor. Hatta 2 gün sonra gazete giden iller bile var! Gazeteler çalışanlarına ücret ödemekte zorlanıyor. Gazete çalışanları için şu kanaate varmıştım: Parası yok, havası çok… Oysa ben o sıralarda Ziraat Bankası Şişli Şubesi'nde çalışıyorum ve aylık maaşım bin 100 TL ayrıca Merkez Bankası'na para götürüyorum veya getiriyorum her seferden 7,5 TL harcırah alıyorum oda bir maaş kadar tutuyor.

Yıl 1968-69 düşünebiliyor musunuz? Aldığım parayı o parayla nasıl yaşadığımı bir başka yazıda anlatırım.

Şişli Ziraat Bankasındayken güzel bir kızla arkadaş olmuştuk. Adı Diler Nişantaşı Kız Lisesi'nin mutemedi olarak çalışıyordu her ay başı gelmeden bana telefon eder, 'Öğretmen maaşlarını dağıtacağım. Bana şu kadar miktarı 10-2-50-100'lük olarak hazırlatır mısın? derdi' Ben bir gün önceden hazırlatır geldiğinde muamelesini hazırlayarak, parasını verirdim. Bir gün, 'Seninle biraz konuşabilir miyiz' dedi. Bankanın ikinci katındaki cafeye çıktık oturduk dedi ki: 'Ablamın eşi yani eniştem Günaydın Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rahmi Turan senden bahsettim görüşmek istiyor. Arzu edersen tahsilini yaptığın işte de çalışabilirsin' dedi. Hemen aklıma Reha , Şansal ve kuzenim İlker geldi. Parası yok, havası çok 7 gün 24 saat çalışma.

Bunlar benim yapabileceğim işler değildi. Ayrıca, ben bol paraya alışmıştım 7 gün 24 saat de çalışamazdım. Kendisine teşekkür ettim. Zaman başka türlü gelişti. Reha Erus 30 yıldır Roma’da Şansal ve rahmetli İlker’in Dünya’da gezmediği yer kalmadı. Bu fakir, yurtdışı olarak sadece Bulgar sınırının son noktasına kadar gidebildi.

Aslında her şey bir iddia uğruna başladı. Arkadaşlarla konuşurken, bir emekli öğretmen arkadaş Yeşil Pasaport çıkardığı için övünürken bende çıkarayım bari demiş bulundum. Bana, 'Siz çıkaramazsınız. Zira sizin kurumunuz tarihe karıştı. İlk pasaport çıkarılırken, mutlaka kurumdan yazı isteniyor. Sizin kurumunuz tarihe karıştığından o yazıyı bulamazsınız' dedi. Her neyse inat ve iddia uğruna pasaport çıkardım. Bu sefer de küçük oğlum baba şu pasaportlara bir damga vurdursana diye ısrar ediyordu. Bizde 54 yıl önce 14 yaşındayken içimde ukde kalan Rodos’a gidelim dedik ve gittik.

Bu kadar büyük, büyük olduğu kadar da temiz bir adayı ilk kez gördüm. Rodos’ta üç gün kaldım. Resmi polis veya trafik polisi görmedim. Çok yoğun kavşaklar dışında trafik ışıkları yok ama trafikte kesinlikle bizdeki gibi keşmekeş yaşanmıyor. Kişiler birbirine saygılı, yaya kaldırımına sağ ayağınızı uzattığınızda tüm arabalar duruyor ve size yol veriyor. Siz karşıya geçmeden hareket etmiyorlar. O kadar eski bina var ki bir kısmı aslına uygun restore edilmiş ve giyim mağazası olmuş. Ayakkabı veya çanta mağazası vs. olmuş. Bir kısmı öylece bırakılmış. Hiç kimsenin aklına şurayı yıkıp bir AVM yapalım. Bir rezidans yapalım da milletin şeyine koyalım demek gelmemiş enayilerin aklına!

Ada çok geniş ve büyük Rodos merkezden havaalanı zannedersem 30 kilometre civarında. Lipsos, Kalitros, Rodos merkezden daha güzel yerler halkı eğlenceyi seviyor. Dükkanlar öğleden sonra açılıyor bazıları ise saat: 17.00'da açılıyor 21.00'da kapanıyor. Rodoslular akşam yemeğine saat 22.00 den sonra başlıyorlar ve eğlenceleri sabahlara kadar sürüyor. Bu Rodos gezisi daha çok su kaldırır, tekrar döneriz. Marmaris’te bir lokanta’dan bahsetmek istiyorum. Marmaris girişte (Beldibi) Hacı Yiğit Lokantası günün her saati kapısında kuyruk var ve öyle bir kuyruk ki bedava dağıtılan hayır lokması kuyruğundan kat be kat fazla… Kuyrukta sıranız gelince bir tepsi alıyorsunuz bir kaşık ve bir çatal tezgahta ilerleyerek yemekleri seçiyor ve sonrada kasaya ücreti ödüyorsunuz. Geniş salonu ve bahçesi var yemeğinizi orada yiyiyorsunuz. Ekmek ve şişe suyu bedava. Biz eşimle iki pilav, iki cacık, kuru fasulye, musakka ve haşlama yedik 12,25 (yazıyla oniki lira yirmibeş kuruş) tuttu.

Bize bu keyifli gezide rehberlik eden BELİNAY Turizme ve sahipleri Gamze, Önder Uzdil’e teşekkürü borç bilirim. Marmaris'e yolu düşenlere Hacı Yiğit Lokantası'nı özellikle öneririm. Yemekleri şahane enterasan bir yer. Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

Not: Zirai Donatım Kurumu'nda satış müdürlüğü yaparken, bir gün kapımın önünde 13-14 yaşlarında bir genç belirdi gelmesini işaret ettim, geldi oturdu. Kendisinin Aydoğdu ve Hüraydın matbaalarında beraber çalıştığımız Zeynel Vardar’ın oğlu Mehmet Vardar olduğunu Gazeteciler Cemiyeti'nden tanıtım kartı almak için yardımımı rica etti.

Dedim ki: Mehmet, erken başlamışsın bu işlere. Başını öne eğdi. 'Baba mesleği' dedi. Daha sonraları yollarımız kesişti. Ben Konaklı Dershaneleri'nde çalışırken, dergi çıkarıyordum. Mehmet’i işe aldık 6 yıl dergiyi birlikte çıkardık. Mehmet’in burnunda sorun vardı. Kolay nefes alamıyordu. İzmir Alsancak’ta çok iyi arkadaşım olan Kulak Kurun Boğaz Mütehassısı Prof. Dr. Övünç Günhan’dan randevu alıp ameliyat ettirdim. Abi kardeş, baba oğul gibiydik. O meşum kazayı duyunca şok oldum ve Mehmet’i hiç aramadım o daha sonraları beni Didim’den aradı. Sağlığının iyi olduğunu Didim’de dergi çıkardığını söyledi.

En son iki veya üç ay önce yine aradı. 'Abi Kuşadasındayım. Söke’ye gidiyorum. Davutlar'dan geçerek, seni görmek istiyorum' dedi. Geldi oturduk, konuştuk. O ne anlattı ve ben neler söyledim. Ne anlamı var? Mehmet, bu hayattan çok genç bir yaşta bıkmış ve nefret etmişti. Tanrı affetsin. Ruhu şad olsun. Allah Rahmet eylesin. Annesine sabır ve metanet diliyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.