Benim yazılarımı okuyanlar ve beni tanıyanlar benim iflah olmaz bir Beşiktaş taraftarı olduğumu bilirler. 16.12.2004 Salı günü Beşiktaş Çarşı'nın İstanbul Adliyesi'nde hükümete darbe iddiası ile yargılanması vardı. Hakim soruyor hükümeti devirmek için darbe hazırlığı yaptınız mı diye? Cevap; o kadar gücümüz olsa Beşiktaş’ı şampiyon yapardık oluyor. Dava görülmeden önce Çarşı bir açıklama yayınladı. Bu haftaki yazımda sizinle o açıklamayı paylaşmak istiyorum:
“Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun neyse bizim için Beşiktaş ile Çarşı da odur.
Bize size ne diyorlar, yıllar önce fok balıklarının katliamına isyan ettiğimizde güldüler bize size ne dediler. Yerdiler bizi, ama bugün sıfatsızın biri çıktı ve size “Fuck you” dedi. O gün yanımızda olsaydın bugün aynı şeyi sende söylüyor olacaktın, bunu unutma. Düzen zaten istiyor ki, bir araya geldiğimiz sadece doksan dakikalık bir hayatımız olsun, bu süre zarfında sadece atılan gole sevinip, yenilen gole üzülelim. Hayatımız doksan dakika içinde genleşip daralsın orada başlayıp orada bitsin. Sahanın içinde olanlar dışında görme, duyma, konuşma demek istiyorlar. O doksan dakikanın başlama vuruşuna kadar geçen zaman sanki hiç yaşanmamış gibi yok sayılsın. 'Hadi şimdi dağılabilirsiniz! Unutun gitsin' öyle mi? Oysa bizim bir hayatımız varsa, bu hayat başkalarının hayatıyla mümkündür. Başkalarının hayatlarına sırt çevirenler, gözlerini kendinden olana çevirir; kendi oğullarını bir hanedan gibi görmenin dışına adım atamazlar. Futbolun insanlara yaydığı kollektif ruh, kollektif hafıza kendimize dışarıdan bakma şansı verir bize. Bu bakış, insani değerlerimizi diri tutar. İnsanlığa yapılan yanlışları, kurulan kumpasları görünür kılar. Haber niteliği olan durum ve olayları korkmadan, cesaretle halkın önüne taşıma sorumluluğu verir. Bir araya geldiğimiz statlarda salonlarda aleyhimize çalınan haksız penaltılara isyan edelim, ama bu milletin anasının bilmem neresine koyacağız diyenlere yol veren düzene isyan etmeyelim! Öyle mi? Yoksul halk çocuklarının bayrağa sarılı tabutlarını unutalım. 12 yaşında vücudundan 13 kurşun çıkarılan çocukları unutalım mı? Kaşları kartal kanadı olan Berkin’imizi güzel yüzlü Ali İsmail’imizi unutalım mı? İnsan biraz da unutmadığı için, daha güzel bir dünyanın mümkün olduğunu hatırladığı için insan değil mi? İnsan, hayatın kanayan yerine baktığı için, sırtını dönmediği için çocuklarının yüzüne utanmadan bakabilir.
Rakibin haksız yere oyundan atılmasına olan isyanımız takdine şayan görülür, ama Trabzon’da doğa katliamı HESlere karşı isyanımız tu-kaka öyle mi?
Sporda şike ve teşvik söylentileri ayyuka çıktığında 'İtalya’dan futbolcu değil, savcı istiyoruz' dedik, fena mı ettik? Kötü mü söyledik? İnsan neye ihtiyacı varsa onu istemez mi? Hala bize, 'siz böyle şeylere kafa yormayın' diyorlar.İstiyoruz ki içinde ülkemizin de yer aldığı dünya kötü durumlara düşmesin.Turizm Bakanlığı bütün dünyaya ülkemizin tam bir cennet olduğunu duyurmak isteyen tanıtımlar yapacak, ama biz Kaz dağlarının üstü altından daha değerlidir dediğimiz zaman hakimler bize kırmızı kartını gösterecek! Öyle mi?
Yağmurdan korksak sokağa çıkmazdık. O yüzden dile geldik.
Siyanür öldürür, Ferhat da dağları deldi ama Şirin için dedik.
Bizleri doksan dakikanın içine hapsetmek isteyen o düzene Ali Sami Yen’de seslendik yıl 2011 Çarşı betona karşı Ali Sami Yen park olsun, Şişli hayat bulsun, rant yapma park yap…Gidemediğimiz maçta kulağımız radyoda, gözümüz televizyonda, aklımız Hasankeyf’te kaldı.
İstiyorlar ki doksan dakikanın sonunda doksan gün ofsayt tartışalım, başka da hiç bir şeyi dert edinmeyelim. Statlar bir beşik gibi uykuya doğru bizi sallayıp dursun istiyorlar. Oysa maçlara ara verildiğinde hayat devam ediyordu, ve yazın 45 derece sıcakta parke taşı döşeyen işçinin alın terinde kaldı aklımız… Taşeronlaşmaya, sendikasızlığa, kuralsız çalışmaya hayır dedik. Sen demedin mi? Mayıs:1, Sermaye:0
Çarşı nükleer santrallere karşı, sizin nükleeriniz varsa bizim metan gazımız var. Nükleersiz Türkiye. Karadeniz insanı kanserden ölmesin.
Sanırsınız ki atomu parçaladık da tanrı parçacığının peşine düştük, oysa değil…Ses ve yakarışıma, bu işin sonu fukuşima dedik o kadar.
Terörün her türlüsüne hayır, Çarşı çocuk pornosuna aile içi şiddete karşı dedik.
Kışın evsizlerde kaldı aklımız üst katta oturanları alt kattakilerden haberdar olmaya çağırdık.
Padişah değilim çeksem otursam
Saraylar kursam da asker yetirsem
Hediyeler yoktur ki dosta götürsem
İki damla yaştan gayri nem kaldı
Aklımız vicdanımızda kaldı. Kimsesizlerin kimsesi olmaya gayret ettik. Huzur evlerinde kaldı aklımız, evlat olduk, torun olduk, çiçek olduk, kucak bulduk. Aklımız çocuk esirgeme kurumlarında kaldı… Oyuncak olduk palto olduk, bot olduk, kalem olduk, kaderi silen silgi olduk mutluluğa açacak olduk. Kıyıda, tenhada bırakılmış olanları hayatımızın ortasına davet ettik.
Aklımız sokak hayvanlarında kaldı 5 ton kuru yaş mama ve su depoları 500 kulübe birçok ilaç takviyesi yaptık.
Şimdi bizi yerin dibine gömmek istiyorlar…
Yahu, madenlere indik ki biz yeryüzü doksan dakika yukarıda değil ki?
Bizim de ayakkabımızın altı delikti Hırant olduk. Acının üzerine hep birlikte kapaklandık. Irkçılığa karşı olduk hepimiz zenciyiz dedik.
Kapakları toplayalım engelleri aşalım dedik. 64 engelli arabasını ihtiyaç sahiplerine teslim ettik.
Deprem oldu Van’a gittik, okul yaptık, okullara malzeme temin ettik.
Lan biz size nettik? Bütün Türkiye’de Kızılay’a kan olduk, oluk oluk aktık.
Çarşı olarak 550 okul 20 binin üzerinde çocuğumuza bot, mont, atkı, bere, çanta, kıyafet, oyuncak, kırtasiye temin ettik.
Biz sporu seviyoruz sevmesine de daha dün ses olduğumuz tiyatro yıkımlarına karşı bugün eski güreş hakeminin, zabıta müdürünün şehir tiyatrolarına sufle vereceğini tahmin etmemiştik. Bunca yağdanlığın, dalkavuğun gölgesinde ata sporuna işmar çakmağı nasıl unuturduk. Çarşı yağlı güreşe de karşı dedik.
Ulu kartal kimseleri darbecilere, terör örgütlerine methiyeler düzmek, yardım ve yataklık yapmak zorunda bırakmasın. Vicdanınızla kalın!"
Çarşının açıklaması böyle… Herkes bilsin ki çarşı asla yalnız değildir. DİREN ÇARŞI…
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.