Takip Et
  • 27 Mayıs 2016, Cuma

Dün geceyle tam üç ay bir gün…

Dikkat ediyorum son yıllarda ne güzel şiirler var ne de güzel melodiler…

Bir Zeki Müren’in beklenen şarkısı veya Zeynettin Maraş’ın inleyen nağmeleri…

 

Saçların tarumar, gözlerinde nem, hayal mi gerçek mi bilmem, solmuş pula dönmüşsün gibi yıllanmış şarkılar Hamiyet Yüceses’ten dinlediğimiz Makber, Ada sahillerinde bekliyorum gibi yapıtlar…

Son günlerde radyo ve televizyonlarda yayınlanan iki şarkı dikkatimi çekiyor. İlki Mümin Sarıyaka’nın 'Ben yoruldum hayat! Sözleri aklımda kaldığı kadarıyla şöyle:

Ben yoruldum hayat,

Gelme üstüme, diz çöktün dünyanın namert yüzüne

Gözümden, gönlümden düşen düşene

Bu öksüz başıma gözdağı verme

Ben yoruldum hayat, vurma yüzüme

Yol verdim sevdanın en delisine

O yüzden ömrümden giden gidene

Şu yalnız başımı eğdirme benim

Ben pişmanım hayat, sorguya çekme

Dilersen infaz et, kar etmez dilime

Sözlerim ağırdır, dokunur kalbe

Suskun ağzımı açtırma benim.

Söz ve müziği Mümin Sarıkaya’ya ait olan bu melodi çok seviliyor. Ben bugün size son günlerde herkesi alıp götüren bir aşk şarkısından söz etmek istiyorum. Ayla Çelik’in Bağdat’ı…

Sözleri ve müziği de kendisine ait olan bu şarkıyı Ayla Çelik seslendiriyor. Bir sevda bu kadar mı güzel anlatılır. Ve bu kadar mı güzel seslendirilir. Onun kadar kimse hak etmiyor bu başarıyı. Müzik dünyasının, kalitesiz şarkılardan “illallah” dediği bir dönemde “Bağdat” şarkısı zamanın yok saydıklarına karşı duran özel bir şarkı, gerçek bir eser.

Artık ne böyle aşk şarkıları var ne de böyle gerçek aşklar… Geçenlerde okumuştum, gençler arasında yapılan bir anketin sonuçlarını gençlere soruyorlar “aşk mı, para mı?” diye para uzak ara önde. Üstelik ankette özel notlar da var. “Parasız adam yaramaz adamdır!”

Şiirleri martılar okuyor artık, parsayı da kargalar topluyor. Bir sazın veya gitarın telindeki sızıyı hissetmeyenler, parayı seçiyorlar ne acı!

Elle yazılmış bir mektubun güzelliğini tadamayanlar teknolojik mesajlarla kafa buluyorlar.

“Ruh varken ten nedir ki?” diye duvarlara slogan yazanlar, bedenlerin pazarlandığı bir düzende yatak odalarının bile mahremiyeti kalmadı.

Magazin âleminde üç paralık buluşmalara bile “düzeyli ilişki” dendiği içindir ki paranın aşkı istila etmesinin üzerinden binlerce düzeyli ilişki geçti. Antika aşkların “komedi filmlerinde” alay konusu yapıldığı bir düzende aşk iltihaplı bir sözcükten öteye geçemedi.

Para her şeyi yendi: İnsanlığı, zarafeti, ahlakı, her şeyi. Ama aşkı bu kadar kolay yenmesine nasıl izin verildi?

Aşkın kalbi, paranın gücüne yeniliyorsa aşkı elinin tersiyle itenler, parası olanın kalbine girmiş sayılmazlar. Bir söz vardır: “Bir insanı parayla satın alanlar, masraflarını geri almaktan asla vazgeçmezler.”

Parayı aşka tercih edenlerin, o masraflara dahil olması da kaçınılmazdır.

Ama Ayla Çelik o gençlerden biri değil, iyi ki değil. O, “Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim” diyenlerden. Ayla Çelik güzel yüzlü, sarı saçlı kara gözlü, hoş bir kız, sesi de iyi, hafif nezle olmuş gibi söylüyor o da şarkıya ayrı bir tat katıyor. Çünkü şarkıda öyle bir şey var ki her notasına yek pare Bağdat mülkü feda edilebilir!

Bu tür şarkıların modasının hiç geçmeyeceğini düşünenlerdenim. Bu sözlerimi bir kenara yazın 14 sene sonra bu şarkıyı bir yerlerde duyduğunuzda burnunuzun direği sızlamazsa içtiğiniz hesabı bana gönderin, o kadar iddialıyım yani. Ama burnuzun direği sızlarsa da benim için kaldırın kadehinizi.

Bir şarkı nasıl olur da insanlar arasındaki cinsiyet, sınıf, ırk, renk farklarını kaldırabilir?

Bir tek şarkı! Apartman sahibinin kızı ile apartman kapıcısının kızını da aynı şekilde etkileyebiliyor.

Söz ve müziği Ayla Çelik’e ait Badat şarkısının sözleri şöyle:

Yine seni sevmekten başka

Hiçbir şey yapmadım bugün

Eni konu çaldı telefonlarım

Boşver bakmadım bugün

Ne gazete okudum ne de bir haber

Derdi yasakladım bugün

Kaç öpücük olmuş inanamazsın

Aşkı hesapladım bugün

Dün geceyle tam üç ay bir gün

Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim

Ben koynunda bin sene, bin sene durabilirim

Ben Leyla'yı, Mecnun'u, Ferhat’ı, Aslı’yı Kerem'i bilmem ama

Bağdat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim…

Parayı aşka tercih eden gençler yukarıdaki sözleri okuyunca acaba yüreklerinde ince bir sızı hissederler mi?

Ünlü atasözümüzdür: “Aşığa Bağdat sorulmaz” diye. Ayla Çelik de: “Bağdat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim” diyor. Ayla Çelik’lerin çoğalması temennisiyle hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

Yazarın notu: Aydın’dan arkadaşım, İstanbul’da Milliyet gazetesinden dostum İrfan Adalıoğlu’nu kaybettik. Kendisine rahmet dilerken kederli ailesine başsağlığı diliyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.