Takip Et
  • 24 Şubat 2023, Cuma

KEŞKE AĞIRLIĞI YAPAN YORGAN OLSAYDI

Türkiye ağır bir doğa olayı ile başbaşa kaldı. Acımız çok büyük… Bana sorarsanız Türkiye gibiyim acılı, gözü yaşlı, ve şokta…

17 Ağustos körfez depreminden sonra herkes hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyordu. Akif’in dediği çıktı;

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beşbin senelik kısa, yarım hissemi verdi? Tarih-i tekerrür diye tarif ediliyor; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdİ?

Covid 19 salgını, kapanmalar, hastalıklar, ölümler, darbeler, virüsler, orman yangınları, seller, savaşlar derken beli bükülen ekonomi yeni bir atakla karşı karşıya kaldı. Dünyayı özellikle Avrupa’yı hedef alan Ukrayna Rusya Savaşında Türkiye dengede durarak vaziyeti çok iyi yönetti. İşler yolunda giderken Türkiye hiç hesapta olmayan bir acı yaşadı. 11 ilimiz resmen yıkıldı. Canımız yandı. Türkiye gözyaşı döktü. Herkes elinden gelenin en iyisini yaparak yaraları sarmaya koştu. Ancak deprem o kadar güçlüydü ki binlerce binayı yıktı. Maddi ve manevi sonuçları büyük oldu. Ve bugünden yarına hepsini çözmek mümkün değil.

Ben çocukken bizim evimizde babaannemin, anneannemin evinde -gençler bilmez- yüklük vardı.

Ağır yorganlar, battaniyeler, kışlıklar oralarda saklanırdı. Adı üstünde ağırdı, yükü… Günlerdir, belki de çok uzun zamandır kafamda sürekli bu kelime dolanıyor nedense.

Nedir acaba bu ülkenin “yüklük” kapasitesi? Ne kadar da ezilebiliriz altında? Ne kadar daha utana biliriz sağ ve sağlıklı olduğumuz için? Uyuyacak sıcak bir yatağımız, başımızı sokacak bir evimiz var diye… Ne kadar suçluluk duygusu duyabiliriz gülümseyebilmekten?

Tam gülerken, dudağının kenarına, gözümüzün bebeğine yapışan hüzünden…

Vicdan azabı çekmeden sofra hazırlamaktan, yıkanmaktan, su içmekten ya da dostlarla edinilen havadan sudan sohbetten…

Sevdiğimize, çocuğumuza sarılmaktan… istediğimiz bir şeyi almaktan. Gerçekleşse de gerçekleşmese de hayal kurmaktan…

Güzel bir film izlemekten, kitap okumaktan… İşleri yetiştirme, trafikten kurtulma, vaktinde gideceğimiz yere varma gibi konuları çok büyük mesele haline getirmekten…

Ergenlik problemleri yaşlıların tatlı huysuzlukları ile uğraşmaktan…

Utanmadan sıkılmadan sıradan bir insan ömründeki sıradan dertleri, sevinçleri yaşamayacak mıyız biz?

ne kadar daha ezilecek aklımız, ruhumuz üstümüze atılan büyük yükler altında? Daha ne kadar taşınabileceğiz?

Evlerde artık kalmayan o yüklükler tüm ağırlığı ile iyi insanların vicdanlarında bugün…

Keşke hala ağırlığı yapan yorgan, yatak, battaniye olsaydı, bunca yürek ağırlığı yerine….

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları…. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.