Bir senedir tüm dünyayı kasıp kavuran lanet Covid-19 virüsü yüzünden Türkiye ve Dünya büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu virüs bir mikroptan mı türedi, yoksa laboratuvarlarda üretilen bir biyolojik ajan mı? Bilim insanları hala bu duruma bir açıklık getiremediler.
Kimileri bu duruma yeni normal, kimileri pandemi, kimileri ise plandami adını veriyorlar. Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan bu durum bana 14 yaşındayken okuduğum ve uzun süre etkisinde kaldığım ve bugünlerde yeniden popüler olan bir kitabı hatırlattı. “1984” yazar kitabın adını önce “Avrupa’daki son adam” olarak düşünmüş, daha sonra ise “1984” isminde karar kılmış.
1984 George Orwell tarafından kaleme alınmış alegorik bir politik romandır. Hikayesi distopik bir dünyada geçer. Distopya romanlarının en ünlülerindendir. Özellikle kitapta tanımlanan Big Brother (Büyük Birader) kavramı, günümüzde de “Üst akıl” olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Aynı zamanda kitapta geçen “Düşünce polisi “ gibi kavramları da günümüze kazandırmıştır. George Orwell kitabını 1943 yılında yazmaya başlamış. 1948 yılında yayınlamıştır. Kitap “Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektedir” sözüyle başlamaktadır. Romanda 3 büyük devlet bulunmaktadır. George Orwell’in hikayesi Okyanusya isimli büyük bir ada devletinde geçmektedir. Okyanusya’da partinin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı. Tıpkı mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell’in kült kitabı BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. (Tıpkı bugünkü gibi…) Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. İnsanların robotlaşmış kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır.
Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, utopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıt olarak yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
Romanda Winston Smith’in hayatından bölümler anlatılarak onu girdiği kıskaçtan nasıl kurtulacağını düşünmesi anlatılmaktadır. Ama içinde en ufak şüphe bile onu ele vermeye yeterdi. Çünkü Büyük Birader’in gözü her zaman üzerindeydi ve Düşünce Polisi neredeyse aklından geçenleri bile okuyabilirdi. Yine de kaçışı deneyecekti zira bazı yenilgiler bulunduğu ortamdan daha iyi olabilirdi.
Bir hayata dair gerçekçi olduğu kadar büyüleyici ve korkutucu bir gelecek senaryosu. Bilgiden düşünceye, duygulardan hafızaya dek her şeyi kontrol eden bir iktidarın egemen olduğu bir dünyada, gerçeğin, bireyselliğin yok edilmesi üzerine güçlü ve zamansız bir başyapıt. Yazarın 1948 yılında yayınlanan romanı 1984, totaliter bir rejimin baskısı altında kapana kısılmış bir adamın sarsıcı hikayesini anlatan distopik bir roman. Devletin, vatandaşının özgürlük alanını ihlal ettiği, sert ve baskıcı bir rejimde kurgulanan öykü 1984 yılında, hayali bir gelecekte resmediliyor. 1984’ün yarattığı hayali ve acımasız dünya, zaman geçtikçe günümüzün dünya düzenine dair daha önemli ve daha korkutucu bir gerçekliği haykırıyor.
Başkahramanın kendisini kuşatan acımasız kapanın içindeki çırpınışı, 1984’ü kimi zaman distopik bir roman olmaktan çıkarıp günümüz modern toplum düzenine ustaca ayna tutuyor. Bilimkurgu edebiyatına yön veren başlıca eserlerden olan roman, hem dili hem de yaratıcı dünyasıyla nesillerdir okuru büyüleyen, eskimeyen bir klasik…
Şimdi oturup düşünürsek önce pandemi nedeniyle bizi evlerimize kapattılar, çocuklarımız ve torunlarımızdan uzaklaştırdılar. HES diye bize bir nevi kod verdiler. Hayat Eve Sığar diyorlar. Maalesef hayat eve sığmıyor. Hanım 67, ben 74 yaşındayım, bir senedir evden çıkmıyoruz. Hadi bizim ihtiyacımızı görecek çocuklarımız var, olmayanlar ne yapsın… George OrWell bu romanı 1984 yılında olacaklar diye yazmış ama biz yazdıklarını 2020 yılından itibaren yaşamaya başladık. Daha aşılar, çipler, robotik yaratıklar, insan değerinin yok sayıldığı zamanlar, önümüzdeki günler bizlere neler getirecek? Bilmiyoruz, bilemiyoruz. İleriki haftalarda bu konulara tekrar değinmek üzere. Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.