I Know What it is to be young
Son günlerde dilimden düşmeyen bir melodi var. Orson Welles’in I know it is to be young (genç olmanın ne olduğunu biliyorum) sözlerini Türkçeye çevirecek olursak şöyle diyor:
“ Genç yaşlardayken yaşın bir anlamı yoktu
Aklıma hiç farklı düşünceler getirmezdim
Ta ki bir gün yaşlı adamın gelişine kadar
Ve bana dediği şu, evet bana dediği şu
Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum
Fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin
Bir gün, sende aynı şeyleri söylüyor olacaksın
Zaman geçip gidiyor ve bu hikaye anlatılıyor
Bir çok soru sordum, tanıştığım akıllı adamlara
Cevapları henüz kimse bulamamış
Hatırlanacak günler olacak
Gözyaşı ve kahkahalarla dolu
Yazdan sonra kış gelecek, Böylece yıllar geçecek
Öyleyse arkadaşım, gel beraber müzik yapalım
Sen bana yenisini söylerken ben eskisini çalacağım
Zamanla, senin gençlik günlerin geçerken
Zamanlarını seninle paylaşan birileri olacak.”
Yaşlı bir adam belediye otobüsüne biner tüm koltuklar gençlerle dolu olmasına karşın kimse yerinden kalkıpta eli bastonlu yaşlı adama yer vermez. Yaşlı adamın bastonu araba hareketlendikçe ileri geri kaymaktadır.
O sırada oturan gençlerden biri yaşlı adama seslenir “amca bastonun ucuna lastik taksaydın böyle olmazdı” deyince yaşlı adam gence şöyle bir baktıktan sonra “o lastiği senin baban taksaydı şimdi senin gibi saygısızlar dünyada olmazdı.” der.
Bu günkü yazıma bir tatlı melodi ve bir fıkra ile başladım. Covit 19 virüsünün bize öğrettiği bir husus var ki utanç verici. Dünya artık yaşlıları istemiyor ve onları bir yük olarak görüyor.
ABD’de Rusya’da, İtalya’da, İspanya ve İngiltere’de virüsten ilgilenilmeyen binlerce yaşlı insan kaybettik. Huzur evlerindeki yaşlıların topluca ölümlerine şahit olduk.
Bu gün dünyamızda önemli olan genç çalışanlar, güçlü ve kuvvetli olanlar. İhtiyarlar bu kriterlere maalesef uymuyorlar. Bir yaşlı ancak estetik ameliyat geçirdiyse “basket” ayakkabılarıyla ve kırışıklarını gizleyip makyajla dolaşabiliyorsa, genç görünmeyi başarıyorsa ortalığa çıkabiliyor… İhtiyarlık algılamasının temelinde insanın hayat ve ölümle ilişkisi var. Bu günkü uygarlık, ihtiyarlara yer vermeyen tarihteki ilk uygarlıktır. İhtiyarlığın doğal bir yaş olduğu, basiret ve tecrübeyi temsil ettiği fikri bir tarafa bırakılmıştır. Aslında bunda dinden uzaklaşmanın da büyük bir rolü var. Dine göre bir ruhumuz olduğu sürece, sadece vücut değildik. Ruhumuz kalmadığı andan itibaren yalnızca işe yaramaz bir vücut olarak görülüyoruz.
Ve o zaman ancak gençlik ve güzellik prim yapıyor. İhtiyarlara karşı ayrımcılık başlıyor. Suçluları cezaevlerine , akıl hastalarını tımarhanelere, diğer yaşlıları da huzurevlerine koyuyoruz. Olgun insanların değeri artık kalmadı. Televizyon tartışmalarında “siz artık geçmişin insanısınız.” diyen kazanıyor. Yaşlı Avrupadan bahsediliyor. İhtiyar sözcüğünün hakaret anlamına gelmesi için yirmi bin yıl geçmesi gerekti. İhtiyar artık bir referans, bir totem değil, bir rahatsızlık unsuru. Bir doktor yaşlıların yaşamlarının son altı ayında çok pahalıya mal olduklarını, bu yüzden altı ay önce ölmelerini sağlamak gerektiğini söylemedi mi? Kudret sahibi yaşlılar bir azınlık. Güçleri servetlerin geliyor.
Bir doktor biliyorum kendine danışan zengin hastalarına “sakın paranızı elinizden kaçırmayın, elinizdeki tek otorite budur.” Tavsiyesinde bulunuyor.
Bereket versin Türkiye’de yaşlılara daha o kadar kötü muamele edilmiyor. Sokakta baba veya dede diyerek yaşımızı hatırlatıyorlar. Trafikte kızınca “moruk” diye bağırıyorlar ama genellikle saygı gösteriyorlar. Aile bağları zayıflama eğiliminde ise de temel bir danışma mevcut. Yaşlılara geçmişin sesi damgasını yapıştıranlar oldukça azaldı. Fakat istismarlarda var. Geçenlerde bir köşe yazarı yaşlı bir parti başkanına kızdığı için ihtiyarlara fena halde çatıyordu. “Yenisini düşünebilmeye vakitleri kalmadığından bildiklerini muhafaza etmek için çırpınıyorlar…
Korku kışkırtıcılığı, komple ticareti yapıyorlar” evet böyle yapan yaşlanmış politikacılar veya emekli yüksek memurlar var, fakat etrafıma bakıyorum, komplo teorileri üretenlerin ve balkonlarda ballandıra ballandıra anlatanların çoğu genç! Akıl yaşta değil baştadır. Bu hem gençler hem de yaşlılar için geçerli.
Bir de Aydınlı gençlerin belediye otobüslerine binen yaşlıları kasdederek “mobil huzur evleri” gidiyor demelerine hiç binmediğim halde fena halde bozuluyorum.
Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.