Takip Et
  • 18 Aralık 2020, Cuma

“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK”

Toplumsal davranış biçimlerimize ayna tutan laboratuvar deneyi 1966 yılında Amerikalı zoologlar Gordon Staphenson ve Martin Seligman tarafından Wisconsin Üniversitesinde gerçekleştirildi.

Rastgele üç maymun seçildi, kafese konuldu. Kafesin ortasında merdiven vardı. Merdivenin en üstünde muzlar asılıydı.

Muzları gören maymunlar hevesle merdivene koşturup, tırmanmaya başladıklarında, itfaiye hortumuyla buz gibi soğuk tazyikli suyu kafalarından aşağıya döktüler.

Nereden geldiğini şaşıran maymunlar, paldır küldür yuvarlandılar, tazyiğin etkisiyle hem korkmuşlar hem fena halde canları yanmıştı. Hepsi sırılsıklam olmuştu.

Göz ucuyla muzlara bakarak, uslu uslu yerlerinde oturdular. Baktılar ki, bunlar öğrendi, deneyin ikinci aşamasına geçildi. Islak maymunlardan biri kafes den çıkarıldı, onun yerine yeni ve ıslanmamış kuru bir maymun konuldu.

Kuru maymun acemi olduğu için, muzları görür görmez merdivene doğru koşarak hamle yaptı. Yaptı ama, bu defa tazyikli soğuk suya gerek kalmamıştı. Islak maymunlar “başımızı belaya mı sokacaksın” dercesine kuru maymunun ayağına yapıştılar, merdivenden çıkmasına engel oldular, hatta sakın merdivene çıkmasın diye onu yumrukladılar. Böylece o da öğrenmiş oldu.

Göz ucuyla muzlara bakarak, uslu uslu oturdular. İkisi ıslak, biri kuruydu. Sonra, ıslak maymunlardan birini daha çıkarıp, kafese yeni bir ıslanmamış kuru bir maymun koydular. Bu defa, ıslak olanı tazyikli soğuk su korkusuyla, kıdemli kuru olanı “kanun böyle” diye, tecrübesiz kuru maymuna giriştiler. Yeni kuru maymun ne olduğunu bile tam olarak kavrayamamıştı, ama öğrenmesi gerekeni dayağı yiyince şak diye öğrenmişti.

Muzlara asla hamle yapılmayacaktı, zira yasaktı. Uslu uslu oturdular. Biri ıslak, ikisi kupkuru…

Ardından, son ıslak maymunu dışarı çıkarıp, üçüncü hiçbir şeyden haberi olmayan kuru maymunu kafese koydular.

Üçüncü kuru maymun muzları kapmaya teşebbüs edince, öbür kuru maymunların hışmına uğradı, esaslı bir dayak yedi.

Netice itibariyle, neden dövdüğünü bilmeyen iki kuru maymunla, neden dövüldüğünü bilmeyen bir kuru maymun elde edilmiş oldu.

Merdivendeki muzlara bakmamak için gözlerini kaçırarak, kafalarını öne eğerek, uslu uslu oturdular. Üçü de kuru. “Öğrenilmiş çaresizlik” tir bu.

“Öğrenilmiş acizlik” de deniyor. Korkaklıkla ahmaklık birbirine karışınca, illa kurunun yanında yaş yanmıyor, yaşın yanında kuru da yanabiliyor.

Yıllar önce Aydınspor yönetimindeyim. İstanbul'da deplasman karşılaşmamız var. Kafile başkanı olarak takımı İstanbul'a ben götüreceğim. O zamanki teknik direktörümüz Turgay Meto yanıma gelerek “Tuncer hocam çocuklar İstanbul'a Denizli'den kalkan Pamukkale ekspresi ile gitmek istiyor. Yataklı vagonla gidersek çocuklar yolda uyurlar daha zinde olurlar” Bana da makul geldi, peki olur dedim. Haydarpaşa'dan vapura bindik karşıya geçiyoruz: Turgay Meto vapurdaki kadın ve erkekli insanları göstererek “Bak Tuncer hocam insanların hiçbirinin yüzü görmüyor, kim bilir ne sıkıntıları var ama sesleri de çıkmıyor” dediğinde ona yukarıda yazdığım deneyi anlatmıştım. Bu olay sanırım 70'li yılların ortasındaydı. Aradan neredeyse yarım asra yakın bir süre geçmiş değişen hiçbir şey olmamış hayatımızda… Bırakın değişmeyi her geçen gün koşullar daha da ağırlaşmış, bakın şimdi içinde bulunduğumuz duruma her şey ateş pahası, bir de başımızda Korona illeti, Değerli hükümetimiz 65 yaşın üstündeki bizleri çok sevdiği için sokağa çıkarmıyor. Adeta yürümeyi unuttuk. Hareket olmayınca vücutlarımız hantallaştı. Gittikçe kendi doğamızdan, kendi özgünlüğümüzden, kendi kararlarımızı kendimiz almaktan uzaklaşıyoruz.

Yaşayan robotlara dönüşüyoruz. Bilim dünyasının robot yaratmasına gerek kalmadı. Biz maymunlar misali robot insanlara dönüştük veya dönüştürüldük.

Nasıl yaşayacağımıza, nerede yaşayacağımıza ne yiyeceğimize ne kadar yiyeceğimize artık biz karar vermiyoruz. Kolayımıza geliyor. Sistemin bizim için aldığı kararları uygulamak… Böylece hata yapma olasılığımızı ve hata yaparsak almamız gereken sorumluluğu almıyoruz. Biz de böylece kendimizden uzaklaşıyoruz.

İyi yaşamak, iyi beslenmek hepimiz için geçerli olan tek konu. Bebeklerde, çocuklarda ve yetişkinlerde, yaşlılarda iyi beslenmek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek zorunda. Peki bu; bu koşullarda mümkün mü?

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.