Elhamdülillah Türkiye’de çoğumuz Müslümanız. Kimimiz dinimizin gereklerini tam anlamıyla yerine getiriyor, kimimiz getiremiyor, her koyun kendi bacağından asılır kasap vitrininde… Yalnız bazı olaylar var ki, halkı dinden imandan soğutuyor. Diyanet’e göre “Okulda kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturmaları uygun değildir. Nişanlı çiftlerin el ele tutuşup gezmeleri de günahtır!” Fakat aynı kafaların “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet karısıyla olan nikahını düşürür mü” şeklindeki soruya verdikleri ahlak dışı yanıt şöyle: “Babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikaha bir etkisi yoktur. Babanın kızını kalın elbiselerinden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek şehvet duyması bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın 9 yaşından büyük olması gerekir.” Fetvaya bakın siz… Hem de bu Diyanet İşleri Başkanlığı adına fetva veren bir kurum olarak bilinen “Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu” tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yayınlandı. Okuyunca tüylerim dehşetle ürperdi, şok oldum. Siz olsanız ne yapardınız? Tepkiler üzerine bu cümle hemen yayından kaldırıldı ama ne fayda! Olan oldu, maskeler düştü bir kere. Şimdi gelin de bu iğrenç cümleleri okuyup dinden imandan olmayın! Rezilliğin daniskası! Bu tür olaylara yasalarda “Ensest ilişki” denir. Yasaktır ve hapisle cezalandırılır. Bazı yerlerde kabir azabından koruyan “yanmaz kefen satılıyormuş” dediler. Önce inanmadım, insanlar aptal değil ya dedim, bir de ne göreyim gerçekmiş! Cennete götüren terlik “nal-ı şerif” bu aralar piyasaya sürüldü. Reklamları televizyonlarda eh yakında “endüljans” ya da cennetten arsalar satılmaya başlar. Sadece bunlar mı? Adeta din pazarı… Sapla saman birbirine karışmış. Kirlilik almış başını gidiyor ve ben bekliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı mutlaka bir şeyler söyleyecektir demeye kalmıyor, öyle bir fetvayla dile geliyor ki apışıp kalıyor toplum… “Hindistan’da bir fili halka göstermek istediler. Karanlık bir ahıra kapattılar. Hayvanı görmek isteyen bir çok vatandaş bu karanlık yere toplanır. Her biri file elini sürmeye başlar, birisi eline hortumunu geçirir, fil bir oluğa benziyor diye bağırır. Başka biri filin kulağını yakalar, fil yelpaze gibi bir hayvan der, filin ayağını yakalayan ise fil bir direğe benziyor der. Bir başkası da sırtına dokununca fil taht gibi diye söylenir. Kim filin neresine dokunduysa ona göre anlatmaya başlar.” Bu örneği verdikten sonra Hz. Mevlana’nın “Herkesin elinde bir mum olsaydı, sözlerinde aykırılıklar olmayacaktı” dediğini anımsadım. Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda olup bitenleri gördükçe aklıma mesnevide geçen yukarıdaki hikaye gelir. Fili görmek mümkün olur mu bilmiyorum! Çok daha önemlisi konunun asıl sahipleri “Aydınlanmak” için mumları yakmak istemiyorlar mı? Coğrafyanın dramatik halinin bileşenleri yüzyıllar boyu süren çatışmaların devamını istedikleri sürece buralarda yaşayan insanların gün yüzü göremeyeceklerini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Belli ki kapitalist zihniyet ve doymak bilmeyen hırsları ve onların güdümünde saltanatlarını sürdüren muktedirler bu coğrafyalarda adalete, huzura, paylaşıma ve bilinçlenmeye izin ve geçit vermeyecekler. İnsanı kahreden sadece bu olsa… İnançlı olduklarını iddia eden büyük halk kitlelerinin dinlerini diyanetlerini bu denli siyasete mahkum edenlere kendilerini mahkum etmeleri! Acı ama tarih boyunca değişmeyen gerçek böyle. “Oku, düşün, sorgula, araştır ve sözün en güzeline uy” diyen bir dinin içinde yolculuk etmeye çalışanların akıldan ve izandan bu kadar uzak kalmaya hakları var mı? Müslüman ülkelerde şeffaf yönetimlerin ve adaletli gelir dağılımlarının olmayışı bu coğrafya da emeli olanların işlerini hep kolaylaştırmıştır. Soyadı görmez ama buradan sesleniyorum. Sayın Diyanet İşleri Başkanına. İş şırozesinden çıktı. Toplumda sayıları her gün artan bir kitle ve gençlik isyan noktasında… İslam dünyasının onca problemi varken eskiden saygın bir kurum olan Diyanetimizin dile geldiği konular insanın yüreğini yakıyor! Vebal bu… Hem de çok büyük vebal. Yazıma ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık Hoca’nın sözleriyle son vermek istiyorum:
“Diyanet’in kapatılmasına taraftarım. Ben Kuran-ı Kerim tesfiri yapan bir kişi olarak bunu söylüyorum. Kurani açıdan bakarsak insanlara bekçilik vekillik yapmak ve herhangi bir dayatmada bulunmak Kuran’da yasaklanmıştır. İnsanları din namına koruyup kollayan, onlara vekillik yapan, onlar adına konuşan bir kurum olamaz. Bir defa Diyanet dinimizin bu koşullarına aykırıdır. Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.