Bilmiyorum okudunuz mu? Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Toprak Uyanırsa’ kitabını. Orada emekliliğini hayal eden ve emekli olduktan sonra boşluğa düşen bir öğretmenin yaşadığı olayları anlatır.
Sizi sabahtan akşam saatlerine dek meşgul eden, özel hayatınıza dahi vakit ayıramayacak kadar hayatımızı kaplayan işinize ara verdiniz.
Uzaklardasınız, belki evinizdesiniz, belki bir sahil kasabasında ayaklarınızı uzatmaktasınız.
Bir iki gün içinde “oh ya, kafayı boşaltım” diyeceksiniz. Tatil iyi gelecek, yenilenmiş gibi hissedeceksiniz kendinizi... Sonra günler geçecek...
Tatil uzadıkça garip bir boşluk duygusu kaplayacak içinizi. İşinizden kaynaklanan meşguliyet duygusunun boşalan yerine konacak bir şeyler arayacaksınız.
Yoğun çalışılan işlerin tuhaf bir özelliği var. İnsanın yıllar boyu kendisinden kaçmasına da yarıyor. Bilirsiniz, emekli olmak bir hayaldir, adamımız yıllarca çalışmış, para biriktirmiştir. Sonunda sadece kendine ve sevdiklerine vakit ayıracak zaman gelmiştir, kim bilir ne kadar harika geçecektir bu dönem...
Fakat emekli olan derin bir boşluğa düşer. Ne yapacağını, neyle uğraşacağını, bundan böyle nasıl bir hayat geçirmesi gerektiğini bilemez.
Bir başkasının şirketinde, bir başkasının hedeflerini gerçekleştirmeyi öğrenmiştir hayatı boyunca. En iyi bildiği işlerden biri, başkasını mutlu etmek üzere çalışmak ve takdir görmektir. Üstelik ona para ödenmektedir, bu çalışmaları hayatını sürdürmesini sağlamaktadır. Hayatını sürdürmesini sağlamaktadır ama “ maaşlı sistem” dediğimiz mesele, bir başkasının hedefini kendininkiyle karıştırmasına sebep olmuştur, başkasının hedeflerini kendi hayatı zanneder hale gelmiştir...
Çalıştığı aşk ilişkisine benzer bir bağ kurarak kendini işine adayan bir maaşlı işkolik, iyi bir şey yapmakta olduğunu düşünür.
Bu yaşadığı hayali “aşkın” esnasında kendinden kaçmak için yine kendi kafasında yarattığı bir serap olduğunu hiç aklına getirmez.
Ancak işten çıkarıldığında veya emekli olduğunda farkına varır şirketiyle bir karşılıksız aşk içinde olduğunu... Peki, işinin kendi kişisel dönüşümü konusunda yeri yok mudur? Elbette vardır, fakat insan şu çıplak gerçeği günde 12 saat işi için kafa patlatırken algılayamıyor. Ben, bir başkasının hayatta gerçekleştirmek istediklerine hizmet ederek bunun karşılığında para kazanıyorum.
Dolayısıyla kişi “Ben ne istiyorum?” diyemez. Kendi istek ve arzularını unutmuştur. Veya buna zamanı yoktur. Veya bu sorundan özellikle kaçınmaktadır.
Kendini, düşüncelerini, seçimlerini, hayatını sevmemektedir, işinden çok hoşlanmasa bile mesleği, ona kendinden kaçmak için büyük bir fırsat vermektedir.
Kendi arzu ve isteklerini unutanlar ve kendilerinden hoşlanmayanlar bir gün emekli olurlar. Sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir. Ne adam akıllı geliştirebildikleri bir hobileri, vardır, ne de iş dışında yapmayı bildikleri bir “iş”...
Derin bir boşluğa düşerler. Savrulurlar. Kendileriyle karşılaşırlar ve bu ilk karşılaşmada ne yapacaklarını hiç bilmezler.
Ömürlerinin üçte ikisi geçmiştir. Fakat hayatta pek çok kavramla ilk defa karşılaşan küçük bir çocuk naifliğinde şaşkındırlar.
Ofis dışında işlevi yok gibi görünen bu adam kimdir? Bu kadın kimdir? Ne istemektedir? Neden yaşamaktadır? İşte uzun tatiller de bazen emekliliğin ön gösterimi gibidir.
Hani tatil uzadıkça içinizde tuhaf bir melankoli ismini koyamadığımız bir boşluk oluşur ya...
“Tatil bitiyor” diye üzüldüğünüzü sanırsınız ama o melankolinin sebebi işbaşı yapacağınız gün geliyor diye değil... Kafanızı meşgul eden bir iş olmadığı içindir. Kendinizle karşılaşmışsınızdır. Ve o adamla kadınla ne yapacağınızı bilememektesinizdir.
Hatta kendinize bile itiraf edemezsiniz fakat işe dönecek olmak içten içe sevindirir sizi o rutin o konforsuz konfor alanı o meşguliyet işinize gelmektedir.
Peki, 60 yaşına geldiğinde en iyi bildiğin şeyin “kendinden kaçmak” olduğu insanlara dönüşmek ister misiniz? Bence istemezsiniz. Hayatınızın çoğunu geride bırakmışken böyle bir hisle karşılaşmayı, inanın hiç de istemezsiniz. Bakın ne diyeceğim. Bu uzun tatilde kendinizden kaçmamayı deneyin. Bakarsınız, içinizden hiç tanımadığınız biri çıkar ve o insanı çok seversiniz.
“Boşuna kendimden kaçmışım dersiniz...”
Bunu keşfetmek kulağa çok eğlenceli gelmiyor mu? Hepinize iyi tatiller ve iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
Yazarın Notu: On yıldır Kuşadası’nın Davutlar Mahallesi'nde yaşamaktayım. Bu bayram Davutlar Davutlar olalı böyle zulüm görmedi. Sanki tüm Türkiye buraya akın etti. Davutlar halkı trafiğe çıkmadı, kaldırımlarda yürüyemedi. Halkımız biraz da yaylalarımızı merak etse diyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.