Bundan tam 52 yıl önce (yarım asırdan fazla bir zaman diliminden önce) İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un damadı Ömer Rıza Doğrul’un mealinden Kuran-ı Kerim’i okumuştum. Daha sonraları defalarca Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kuran meallerini okudum. Allah kabul ederse 1972 yılından 2006 yılına kadar tam 24 yıl oruç tuttum teravi ve Cuma namazlarını kaçırmadım. Ama artık sağlığım elvermediği için oruç tutamıyorum. Bunları yazmamın nedeni ben neymişim be abi !.. Demek için değil herhalde.
Elhamdülillah hepimiz Müslüman’ız ve yüce Tanrıya inanıyoruz, İslam’a da yabancı değiliz. Yurt içinde yaşananları, yurt dışında gördükçe benim okuduğum İslam bumu diye tereddüde düşmemdendir.
Din ile meşgul olmaya yeni başlayan ya da başka bir dinden Müslümanlığa geçenlere bir bakın; İlk yaptırılan nedir? Yabancı ise önce isim, sonra kılık kıyafet, saç-sakal-baş değişir ve bir kaç ritüel devreye girer. Namaz ve oruç ibadeti de başlamışsa, artık o kişi iyi Müslüman’dır!
Halbuki, Hz.Peygamber İslam öncesi ne ise odur aslında, ne ismi değişmiştir, ne kılık kıyafeti. O ahlakı tüm ilkeleri zaten yaşamaktadır. İnsanların içinde bulunduğu sorunları görmekte ve bunalmaktadır. Acı çektiği bir dönemdir Hira Dağı’ndaki inzivası… Ve vahiyin kendisine yüklediği görev; insanların insanca yaşamalarını engelleyen kabilecilik anlayışı, gücün otoritesi, faiz, tefecilik ve kan davalarıyla mücadele etmek! Halkı ezen ve istediği gibi kullanan muktedirlerin zihniyetinin değişimi için temel prensiplerin yerleşmesini sağlamak.
İbadetler nefsi terbiye ve tezkiye noktasında vasıta rolü gören sorumluluklardır. Asıl olan ‘İyi insan olmak’, oruç tutmak demek; sadece yememek, içmemek değil elbette, her türlü kötülükten korunmak ve bu hali tüm yaşamımıza yayabilmektir.
Ramazan boyunca camilerimizde çokça dinlenen hocalarımızın konularına bakınız lütfen, hangi dileğiniz için hangi duayı okuyacaksınız? İbadetlerde nelere dikkat edeceğiz? Neler orucu bozar? Ya da yoksulluğa nasıl sabredilir? Vs vs. Ey hoca efendiler: “Dindar halkı din adına ancak, dinden geçinen, alim görünümlü din tüccarları kandırabilirdi, öyle de oldu deniyor, bu konudaki görüşlerinizi açıklamayacak mısınız?
Türkiye’de bazıları “Din, namaz boynumun borcu, hırsızlık, yolsuzluk evimin harcı” diyorlar bu konuda görüşleriniz yok mu?
9-10 yaşındaki kız çocuklarının ırzına geçen zorla tecavüz eden, kelle kesen, ciğer ve kalp söken daha sonra da tekbir getiren İŞİD gibi örgütlere bir sözünüz yok mu?
İŞİD demişken, İŞİD Musul’u kaç kişi ile ele geçirdi? Sadece 900 kişi ile. Peki, Musul’da Irak ordusu yok muydu? Vardı ama hepsi tabanları yağlayıp tüydüler.
Oysa Amerika, Irak’tan çekilirken Irak ordusunu yeniden dizayn etmiş ve Irak ordusuna tam tamına 27 milyar dolarlık modern silahlar, araç ve gereçler bırakmıştı.
Irak ordusu şu anda son derece modern araç ve gereçlerle, silahlarla donatılmış durumda.
Musul’da ABD tarafından oluşturulan Irak ordusunun 10 binden fazla askerinin ve son model ekipmanlarının olduğu söyleniyordu ve 900 kişilik İŞİD terör örgütü, en az 10 bin askeri püskürterek ele geçirdi. Düşünün bakalım bu nasıl oldu? Niye böyle oldu? Yanıtı çok basit.
Bir ülkenin ordusu, o ülkenin inancının ve ruhunun yansımasıdır. Hiçbir etnisiteye bakılmaksızın, ülke bildiğin topraklara olan sevgi, o ülkeye olan inanç, güven, bağlılık ve kendini ülkenin insanlarına ve dinine karşı sorumlu hissetmektedir.
Eğer gerçek İslam’ı öğrenmemişsen vatan bayrak sevgisinden nasibini almamışsan, değil 27 milyar dolar, 270 milyar dolarlık silahın, teçhizatın olsun, tankların ve topların, uçakların, gemilerin olsun hiçbir şey ifade etmez.
Irak’ta, İslam öğretilmemiş veya yanlış öğretilmiş. Irak’ta, vatan ve bayrak sevgisi ruhu anlatılmamış. ABD Irak’ta bir ordu kurmuş ama ülkenin ruhunu aldığı için, kurulan silahlı teşkilatın ordu olma özelliği kalmamış.
O yüzden de 900 kişilik bir grup terör örgütü, kamyonetlerle gelerek, tankları, topları, uçakları olan bir ordunun elinden o kenti almış. Hem de savaşmadan. Çünkü inancı ve ruhu olmayan ordunun askerleri “Bize ne?” Diyerek silahlarını ve hatta üniformalarını bırakıp tüymüşler.
Bu bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felakettir. Değerli hoca efendiler hutbelerinde gerçek İslam halleri gerekli kılıyor birazda onlardan bahsetseler.
Ergenekon davasında hapse atılan bir subayın “Dünyaya bir daha gelsem yine asker olurdum ama Türkiye’de değil” demesinden söz etseler. Hukuksuzluğu onuruna yediremeyip intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ve diğerlerinin muhafazakar(tutucu) bir iktidar ve yine dini referansları olan bir cemaat tarafından yıllarca hapislerde çürütülmesinin İslam’ın neresinde olduğundan da hutbelerinde değinseler daha aydınlatıcı olmaz mı?
İndirilen bayraktan kucaklanan teröristlerden, “Zenginsen öde bedelliyi canın sağ olsun, fakirsen öl vatan sağ olsun” gibi sözlerin İslam’la ilişkilerini hutbelerinde bize açıklasalar daha iyi olmaz mı?
Bu hocaları dinleyince, İslam adına yapılanları görünce korkuyorum, ürküyorum, üzülüyorum.
Söze ve yazıya İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile başlamıştık, yazımız onun 100 yıl önce yazdığı bir dörtlük ile bitirelim.
“Müslümanlık nerde? Bizden geçmiş insanlık bile. Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile. Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir. Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir!”
Hepinize sağlıklı Ramazanlar, iyi hafta sonları sevgili Denge okurları...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.