Takip Et
  • 13 Temmuz 2018, Cuma

KEDİLER VE BİZ…

Geçen sonbahar evin bahçesinde bir yavru kedi dolanıyor. Sırtı siyah, göğüs kısmı beyaz; siyah beyaz renklere aşırı tutkum nedeniyle bunu biz sahiplenelim dedik. Adını minnoş koyduk.

Minnoş arabanın sesini duyduğunda koşup geliyor ve eve girinceye kadar bana refakat ediyor, mamasını yedikten sonra sanki beni tanımıyor çekip gidiyor. Ben ona parmağımla bir tiske atsam o da bana fazlasıyla vuruyor. Aslında kedileri kışın kıskanmam. Ya saçak altlarında titreşirler ya da sıcak evlerde birer miskinlik abidesi haline gelirler. Kendilerine verdiğimiz yiyeceğe bile uzanmaya üşenirler. Kedileri yazın da kıskanmam kalın kürkleri içinde sıcak günleri çok zor geçirdiklerine inanırım. Kedileri ilk baharda kıskanırım. İlkbaharın yeniden uyanan tabiatın en fazla farkına varan onlardır. İlkbaharın tadını da en fazla onlar çıkarırlar. Baharla birlikte onlar da uyanırlar ve harekete geçerler.

Kediler genelde, ama en çok yazın ve kışın, geri kalmış ülkelerin geri kalmış insanlarına benzerler. Tembeldirler. Hep birileri onlar için bir şeyler yapsın diye beklerler. Adeta yemeğin ağızlarından içeri akıtılmasını beklerler. Hadi hırsız demeyelim ama kediler her daim beleşçidirler. Sanki uğruna emek harcamışlar gibi evde pişen her türlü yemekte hak sahibi olduklarını düşünürler.

Üzerinde hak sahibi oldukları yemeği onlara ikram etmezseniz, onlar da haklarını almak için yemeği aşırırlar! Bu sırada onların velinimeti olduğunuz akıllarına bile gelmez. Geri kalmış ülkelerin malı ötürme şansını yakalamış azınlık insanları gibi, hırsızlık yaparken yakalanırlarsa, katiyen utanmazlar. Tek duyguları: '' Tüh be! Malı götüremedik!'' sözü olur. Hemen arazi olurlar. Sizin sinirleriniz yumuşadığında da hemen harekete geçer ve size nazlanmaya başlarlar. Hissedersiniz eteklerinize sürtünerek mırıldanırken '' Benim patronum, benim sahibim'' diye yaltaklanmaktadırlar.

Yaz ve kış kedileri geri kalmış ülkelerin siyasilerine de benzerler. Önce aldatır, sonra yakalanır, daha sonra da aldatmadıklarına dair sizi ikna ederler. Eliniz de değil, evde kalmalarına bir kez daha müsaade edersiniz. Her seferinde de: '' Bak bu son şansın'' diye kendi kendinize avunursunuz. En çok ihtiyar ev kedilerine kızarım. Bıyıklarının kılları ağardığı halde utanmadan ve sıkılmadan: '' Bana bir şans daha verin. Tuttuğum farelerin sayısı ürküttüğüm farelerin sayısını aşmazsa namerdim.'' diye yattıkları yerde yalanır dururlar.

Kısacası kediler komşu kızı kadar nankör, siyasiler kadar arsız, bir aşüfte kadar çekici, bir iş adamı kadar zeki ve normal yurdum insanı kadar beleşçidirler. Ben kedileri ilkbaharda kıskanırım. Zaten ilkbaharın geldiğin de onların bütün bir kış yattıkları yerlerinden birden silkinip, harekete geçmeleri ile belli olur. İlkbaharda her türlü kedi çapkın olur. Bu yönleri yine insana benzer ama onlar çapkınlıklarını doğal yaşarlar, yakalandıklarında utanmazlar. Çapkınlık yapmaya bayıldıkları halde çapkınları kınamak gibi bir iki yüzlülüğü katiyen akıl edemezler. Onlar ilkbaharda doyasıyla, utanmayı hiç akıl edemeden, genlerinin emrettiği kadar sevişirler. Kedilerin normal yurdum insanına hiç benzemeyen bir diğer kıskandığım yönleri de bitmez tükenmez meraklarıdır. Her şeyi merak ederler ve her deliğe girip çıkarak bu meraklarını tatmin etmeye çalışırlar.

Varsın olsun, bazı kediler merak uğruna ölürler ama onlara göre buna değer!

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.